Kitaplar Sürekli Yazılar Kitap Söyleşileri |
27 Ekim 2008
Ergenekon Davası'na Bakan 13. Ağır Ceza Mahkemesi
Adalete Güveni Yeniden Tesis Etmek Göreviyle de Karşı
Karşıya.
Medyada "Ergenekon Davası" adıyla anılan davanın soruşturma
aşamasında birkaç çok önemli noktada, kamuoyunun adalete
güveni sarsıldı.
Birinci nokta, gözaltına alınmaların yapılış biçimiydi.
Kimliği, evleri ve işyerleri herkesçe bilinen, tanınmış
kişiler, sabahın 4:30 gibi bir saatinde, evleri basılarak
gözaltına alındı; bunun hiçbir gereği yoktu ve kamuoyu
vicdanını önemli ölçüde rahatsız etti.
İkinci nokta, gözaltına alınan kişilerin gerek
emniyetteki, gerekse adliyedeki ifadelerinin, gizlilik kararı
olmasına karşın, üzerinden bir saat bile geçmeden medyanın
belli kesimine servis edilmesiydi.
Üçüncü nokta, iddianamede yer alan telefon
konuşmalarının, hem davayla ilgisi olmayan kişilere ilişkin
olanlarının, hem de davada sanık durumunda da olsalar özel
yaşamlara ait olanlarının ayıklanmamış olmasıydı.
Dördüncü nokta, iddianamede, resmi organlarca
sahteliği kanıtlanmış olan belgelerin, resmi belge sıfatıyla
yer almasıydı.
Beşinci nokta, bir takım tanınmış iş adamlarına ya
da medya mensuplarına ilişkin, çok ağır suçlamalar içeren
sanık veya tanık ifadelerinin, hiçbir irdelemeye tabi
tutulmadan kamuoyuna açıklanmasıydı.
Altıncı nokta, iddianamenin hazırlanmasının
çok geciktirilmesinden dolayı, gözaltında olanların hapiste
kalma sürelerinin yargısız infaza dönüşmüş olması ve bu arada
ölümlerin ve ölümcül hastalıkların ortaya çıkmasıydı.
Yedinci nokta, gözaltına alınanlar arasında
Nurseli İdiz gibi, Sisi namıyla tanınan organizatör gibi
kişilerin de bulunmasıydı.
Sekizinci nokta, şu anda gözaltında bulunan bazı
kişiler hakkındaki ek iddianamenin hala hazırlanmamış olmasıdır.
Dokuzuncu nokta, iddianamenin 2455 sayfa ve onbinlerce
sayfadan oluşan eklerle çok büyük bir hacme ulaşmış olması ve
içinden çıkılamaz bir nitelik taşımasıdır.
Onuncu nokta, bu dava dolayısıyla kamuoyuna yansıyan
telefon dinleme operasyonlarının herkesi tedirgin etmiş olması,
artık kimsenin kendi özel yaşamını güvence altında görememesidir.
Onbirinci ve sonuncu bir nokta, doğrudan adalet mekanizmasıyla ilgili değildir ama ikinci noktada belirtilen medyaya servis edilen ifadelerle ve iddianame açıklanmadan önce yapılan sızdırmalarla ilgilidir: Medya davadan çok önce, bazı sanıkları yargılamaya başlamış, suçlamış ve mahkum etmiştir.
İşte şimdi davayı görmeye başlayan 13. Ağır Ceza Mahkemesi,
kamuoyunda adalet mekanizmasına karşı haklı olarak oluşan bu
güvensizliği ortadan kaldıracak tarafsız, hukuka uygun, saygın
bir yargılama sergilemek durumundadır.
Ne yazık ki, duruşma salonunun fizik koşullarının
yetersizliğinden, daha doğrusu salonun hazırlanamamış
olmasından dolayı, duruşma önemli talihsizlikler ve
sıkıntılarla başlamıştır.
Yine de mahkeme başkanının çok kısa bir zaman diliminde de
olsa, gözlenen tutum ve davranışları, bu konuda umut verici
ipuçlarını ortaya koymuştur.
Sonuç olarak, bu mahkeme sadece bu garip davayı görme
sorumluluğuyla değil, Türkiye'de adalet mekanizmasına karşı
yitirilen güveni de onarma ve yeniden tesis etme görevi ile
karşı karşıyadır.
|
Tweet |
Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.
Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta
Son güncelleme tarihi 9 Eylül 2024