Kitaplar Sürekli Yazılar Kitap Söyleşileri |
20 Ekim 2008
Ergenekon Denilen Dava Başlıyor.
Tartışma daha davanın adıyla başladı.
Bir Türk efsanesi, mitolojisi olan Ergenekon'un adının bir
çete örgütlenmesine verilmesi başta MHP olmak üzere toplumun
çeşitli kesimlerinde tartışma yarattı.
Resmi sözcüler bu adın kendilerince verilmediğini, resmi bir
niteliği olmadığını belirttiler, ama medya artık bu adı benimsemişti.
Derken tutuklamalar başladı.
İnsanların sabah 4 buçukta evleri basıldı, gözaltına alındılar.
İddianamenin yazılması çok uzun sürdü.
Bu arada hastalanan ve hatta ölen tutuklular oldu.
Davanın ilk iddianamesi nihayet açıklandı, fakat emekli
orgenerallerin içinde olduğu sonraki tutuklananlar hakkında
ek iddianame hala yazılamadı.
Bu arada, hakkında henüz iddianame yazılamamış olan
emekli jandarma komutanı orgeneral Şener Eruygur, beyin
kanaması geçirdi.
Çete kurmak ve çete üyesi olmak iddialarının yanında,
davanın konusu olan iki somut eylem var:
Biri Danıştay'a yapılan silahlı saldırı ve bir yargıcın
öldürülmesi.
İkincisi, Cumhuriyet gazetesine atılan bombalar.
İlginç olan nokta, Cumhuriyet gazetesinin imtiyaz sahibi olan
İlhan Selçuk'un da bu suçların failleri arasında sayılarak,
sanık durumunda olması.
Bu arada davanın savcıları arasında yer alan Zekeriya Öz
için Hakimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna şikayet dilekçeleri verildi.
Cumhuriyet gazetesi ise davayla ilgili olarak üç dilekçe daha
verdi ve iki dava daha açtı.
Birinci dava İlhan Selçuk tarafından, iddianamede
kişilik haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle açıldı;
Selçuk, parasal tazminat istemedi, sadece hükmün
gazetelerde yayınlanması talep etti.
İkinci dava Cumhuriyet gazetesini yayınlayan şirket ve vakıf
tarafından, gazetenin itibarının zedelendiği iddiasıyla yüz bin
lira tazminat istemiyle açıldı.
Üçüncü dilekçe, ikinci somut olayın mağduru olan Cumhuriyet
gazetesi tarafından davaya müdahil olma konusunda verildi.
Daha iddianame açıklanmadan, henüz sorgu aşamasında bile,
bazı ifadelerin doğrudan medyaya servis edilmesi ve manşetlerde
yer alması, hem sanıkların kişilik haklarına saldırı olarak
algılandı, hem de bu ifadeleri alan kişi ve kurumlara karşı
toplumsal güveni sarstı.
Tabii Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Ben Ergenekon'un
savcısıyım" sözleri, buna karşılık ana muhalefet lideri
Deniz Baykal'ın da "O zaman ben de Ergenekon'un
avukatıyım" ifadesi, davanın siyasal niteliğini ortaya koydu.
Davanın sanıkları da çok farklı nitelikler taşıyor.
Birinci grup sanıklar, somut eylemlere katıldıkları kanıtlanmış
kişiler; baş sanık Danıştay yargıcının katili ve Cumhuriyete bomba
atan ve attıran Alparslan Arslan.
İkinci grup sanıklar, bu eylemlerin ardındaki örgütün
yöneticileri veya üyeleri olarak suçlanıyor; burada emekli
general Veli Küçük ön planda.
Üçüncü grup sanıklar İşçi Partisi üyeleri; bunların da lideri
parti genel başkanı Doğu Perinçek.
Dördüncü grup sanıklar aralarında İlhan Selçuk gibi
yazarların ve İstanbul Üniversitesi eski rektörü Kemal
Alemdaroğlu gibi bilim insanları var; bunlar terör
örgütünün yöneticileri ve üyeleri olmakla suçlanıyor.
Beşinci grup sanıklar emekli orgenerallar ama, haklarında
ek iddianame henüz yayınlanmadığı için neyle suçlandıkları
henüz bilinmiyor.
İddianame, 2500 sayfa kadar.
Ekleri binlerce sayfa.
İddianamede yer alan telefon konuşmalarının bir bölümü davayla
ilgisiz, özel yaşama ilişkin konuşmalar.
İddianamede ve eklerinde yer alan bazı belgelerin sahteliği
resmi kamu kuruluşlarınca saptanmış.
Sanıyorum, bu dava Türk Hukuk tarihine önemli bir vaka olarak
geçecek ve yıllarca Hukuk Fakültelerinde inceleme konusu ve ders
olarak kullanılacak.
|
Tweet |
Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.
Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta
Son güncelleme tarihi 2 Eylül 2024