Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

16 Haziran 2008

Atatürk'ü Sevmeyen, Humeyni'yi Seven Kızlar...

Fatih Altaylı'nın, 10 Haziran'da Teke Tek programına konuk olan türbanlı öğrencilerle aralarında geçen konuşma şöyle:

Fatih Altaylı: Sizin facebookta bir siteniz mi var? Kevser adlı arkadaşımızın facebook adlı paylaşım sitesinde İran devriminde Ayetullah Humeyni'nin fotoğrafları yer alıyor. Doğru mu?

Kevser Çakır: Bir tane fotoğrafı var evet. Evet, seviyorum ve saygı duyuyorum.

Fatih Altaylı: Ama o Şii . Humeyni'nin nesini seviyorsun?

Kevser Çakır: Şii olması önemli değil. Benim için Müslüman biri. Humeyni'yi seviyorum.

Fatih Altaylı: Ama İran'da baskı rejimi var.

Kevser Çakır: Ama İran'daki rejimi ben desteklemiyorum

Fatih Altaylı: Ama kurucusu Humeyni.

Kevser Çakır: Humeyni'nin aynı görüşleri sahip olması anlamına gelmez bu. Ben Humeyni'yi seviyorum şahsen.

Fatih Altaylı: Sen seviyor musun?

Kevser Çakır: Evet seviyorum.

Fatih Altaylı: Atatürk'ü seviyor musun?

Kevser Çakır: Atatürk'ü sevmeme hakkı var mı? Başıma bir iş gelmeyecekse ben sevmiyorum.

Atatürk'ün yetkiyi padişahtan alırken yani saraydan alırken laik bir Cumhuriyet kurmak için aldığını düşünmüyorum. Halk o zaman İslami değerler için savaştı. Nitekim Kurtuluş Savaşı'nın başlaması da Kahramanmaraş'ta Fransız askerlerinin Nene Hatun'un başörtüsüne uzanmasıyla olmuştur.

Fatih Altaylı: Maraş'la Erzurum'u birbirine karıştırdın.

Kevser Çakır: Her neyse. Maraş'ta Fransız askerleri bir kadının örtüsüne saldırıyor. Sütçü İmam buna karşı ilk ateşi açıyor. Böylelikle Kurtuluş savaşı başlıyor. Sonuçta cepheye cephanelik taşıyan kadınlar o dönemin insanları, o dönemin sosyolojik yapısını incelerseniz hep Müslüman insanlar.

Fatih Altaylı: Peki bu ülkenin Kurtuluş Savaşı'nı örgütleyen bir adamı niye Humeyni kadar sevmiyorsun. Bunu merak ettim. Eğer Atatürk olmasaydı burada belki de İngilizler vardı, Fransızlar vardı.

Kevser Çakır: Yani İngilizler olsaydı benim haklarım daha geniş olacaktı. Zaten mesele bu yani. İnsanlar bana Atatürkçülük adına zulmediyorlarsa benden Atatürk'ü sevmemi bekleyemezsiniz.

Bu konuşmadan sonra Yılmaz Özdil Hürriyet'teki sütununda şunları yazdı:

I love Humeyni! "Humeyni'yi seviyorum. Atatürk'ü sevmiyorum.

Maraş'ta Fransız askerleri Nene Hatun'un başörtüsüne uzandı. Sütçü İmam ilk ateşi açtı, böylelikle Kurtuluş Savaşı başladı. O dönemin sosyolojik yapısını incelerseniz, cephedeki insanlar hep Müslüman... Atatürk olmasaydı, İngilizler olsaydı, haklarım daha geniş olacaktı."

Böyle dedi.

"Türbanlı böyle dedi" demiyorum; çünkü bütün türbanlılar böyle düşünmediği gibi, böyle düşünen türbansızlar da var.

Demem şu...

Nene Hatun, Maraşlı değil.

Erzurumlu.

Savaştığı düşman, Fransız değil.

Rus.

Rus başörtüsüne saldırmadı.

Aziziye Tabyası'na saldırdı.

Milli mücadelenin mangal yürekli evladıdır ama, milli mücadelenin ilk kurşununu Sütçü İmam sıkmadı.

Hasan Tahsin sıktı.

Maraş'ta değil, İzmir'de.

Takvime bak.. Hasan Tahsin'in tetiğe basmasıyla, Sütçü İmam'ın tetiğe basması arasında 6 ay var...

Sütçü İmam, Fransız vurmadı.

Ermeni vurdu.

Maraş'ta düşmana ilk müdahaleyi yapan da, aslında Sütçü İmam değil.

Çakmakçı Sait.

Silahı yoktu.

Yumruğuyla saldırdı.

Şehit oldu.

Maraş'ı önce kim işgal etti?

Arkadaşın İngilteresi!

Kim sesini çıkarmadı?

Arkadaşın padişah efendisi!

Kim kurtardı?

Arkadaşa daha geniş haklar tanıyacak olan İngilizlerin gemisiyle kaçan padişah efendinin idam etmek için arattığı Atatürk!

O dönemin sosyolojik yapısını incelerseniz, cephedeki insanların hep Müslüman olmadığını da görürsünüz...

Bizzat Ordinaryüs Profesör Mazhar Osman'ın ağlayarak okuduğu "şehit listesi"ne göre, bu toprakları İngilizler işgal etmesin diye savaşan, can veren İstanbullu hekimler arasında, 140 Türk, 32 Ermeni, 25 Rum, 18 Yahudi var.

Ve, dikkatinizi çekerim, hepsine birden "şehit" demişler...

Çünkü şehitlik kavramı, "o dönemin sosyolojik yapısı"na göre, dinle alakalı değil, yurtseverlikle alakalı.

Uzatmayayım.

Tehlike ne İran'dır, ne İngiltere...

Kara cehalettir.

Türbanlı kızların konuşmalarına ilişkin haberlerin iyice yaygınlaşmasından sonra, savcılık iki türbanlı kız hakkında Atatürk'ü Koruma Kanunu'na muhalefetten dava açmış.

Sevgili okurlarım, bu türbanlı kızlar gökten zembille inmedi.

Bunları biz, Cumhuriyet döneminde Milli Eğitim'in eliyle yarattık.

Savcılar bu kızları eğiten öğretmenler, o öğretmenlere yetki veren, müfredat programlarını değiştiren politikacılar hakkında dava açabiliyorlar mı?

Bu kızları üreten toplumsal yapıdaki tarikat-cemaat örgütlenmeleriyle yasalar çerçevesinde mücadele edilebiliyor mu?

Bence bu kızlarımızı yargılamak yerine, onları üreten eğitime, toplumsal ve siyasal yapıya dikkat etmek daha doğru olur.


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 15 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional