Kitaplar Sürekli Yazılar Kitap Söyleşileri |
24 Ocak 2005
Bu hafta sonu Cumhuriyet Halk Partisi'nin "baskın kurultayı"
var.
Bu kurultay Deniz Baykal'ın, parti içindeki gücü gittikçe
artan Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül'ün önünü kesmek
için bir aylık bir süre içinde toplanmasını öngördüğü, beklenmeyen
bir kurultay.
Sarıgül artık gerek örgütsel, gerek ideolojik, gerekse genel
başkanlık açısından bütünüyle yok olma yolundaki CHP'deki liderlik
iddiasını dile getirdiğinden beri, onu tasfiye etmek için çeşitli
yollara başvuran Baykal, en sonunda son derece gayri ciddi yolsuzluk
iddiaları da tutmayınca, baskın bir kurultay çağrısı yaparak,
Sarıgül'ün önünü böyle kesmeye çalıştı.
Sorun bence Sarıgül'ün genel başkanlığı değil, Baykal'ın genel
başkanlığında yok oluş sürecine giren CHP'nin her şeyden önce parti
içi demokrasiyi işletmesi ve böylece hem örgütsel hem de ideolojik
sorunları çözme yoluna girmesidir.
Bu yolu Baykal'ın tıkadığı ve böylece partiyi bir yok oluş sürecine
mahkum ettiği açıktır.
Bakalım, Baykal'ın askeri olarak görevlendirilmiş kurultay
delegeleri, yine Baykal'ı mı tercih edecekler, yoksa yurtseverlikleri
ve CHP'lilikleri galip gelerek, partilerini yok oluş sürecinden
kurtarabilecekler mi?
Bu soru onların, sadece CHP sevgisini değil, yurtseverliklerini de
gündeme getiriyor, çünkü CHP'nin bugün muhalefet işlevini yerine
getirememesi dünyanın en kritik bölgesinde yaşayan Türkiye için
inanılmaz tehlikeler içeriyor.
AKP'nin temel politikalarının (IMF ve din) peşine takılmış bir
Baykal, Türkiye için büyük bir tehlike oluşturmaya başladı.
CHP'nin ve Türkiye'nin bir an önce bu tehlikeden kurtulması
gerekli.
Bugün Uğur Mumcu'nun İslamcı katillerce öldürülüşünün 12. yıl
dönümü.
Acaba CHP'deki bu zavallı gidişi görse nasıl kükrerdi?
|
Tweet |
Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.
Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta
Son güncelleme tarihi 2 Eylül 2024