Kitaplar Sürekli Yazılar Kitap Söyleşileri |
18 Nisan 2005
Türkiye Cumhuriyeti'nin sadece karar mekanizmaları yurt
dışına kaymış değil, uluslar arası platformlardaki yeri ve
rolü de dış dünya tarafından belirleniyor.
Yani sadece ekonomimiz Uluslararası Para Fonu, IMF'nin,
iç siyasetimiz ve hukuk düzenimiz Avrupa Birliği'nin,
dış politikamız Amerika Birleşik Devletleri'nin ipoteğinde
değil, aynı zamanda Avrupa Birliği üyeliğimiz, Kıbrıs
sorunu, Ege sorunu, Yunanistan'la olan sorunlarımız,
Ermeni diasporası ve Ermenistan'la olan sorunlarımız,
etnik bölücülük sorunu, Türkiye'nin denetiminden bütünüyle
çıkmış görünüyor.
Türkiye Cumhuriyeti ırkçı anlamda, faşist milliyetçi
olmadı hiç bir zaman; Osmanlı'dan gelen gelenekle, Faşist
Almanya'dan kovulan Musevi bilim insanlarına kucak açtı,
en şiddetli PKK savaşı döneminde bile demokratik vatandaşlık
ilkesini yaşama geçirmeye çalıştı.
Ama Ermeni diasporası bir yandan, Yunan lobisi öte yandan,
etnik ayrılıkçılık yapan Kürt kardeşlerimize "ırkçı-milliyetçi"
bazda destek vererek, Türkiye'yi "ırkçı-milliyetçi" gözle
görüyor ve onu da böyle davranmaya itiyorlar.
Bütün bu baskılara ve kışkırtmalara karşı, Türkiye
Cumhuriyeti'nin demokratik bir milliyetçilik anlayışında
ısrar ederek sorunlarına yaklaşması ve çözüm araması ancak
onun uygarlık düzeyinde eriştiği aşama ile olanaklı.
Bizi uygarca davranmaya bırakmasalar da biz, gerekirse
"uygar" denilen dünyaya da örnek olacak bir demokratik
milliyetçilik çerçevesinde davranmaya devam etmeliyiz.
Ama öyle görünüyor ki, dinci iktidar, hem yeterince
ideolojik birikimi olmadığı, hem de ülke yönetiminde yeni
ve beceriksiz olduğu için, dışardan dayatılan bu "faşist
milliyetçi" role karşı yeterince enerjik tepki veremiyor.
|
Tweet |
Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.
Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta
Son güncelleme tarihi 16 Eylül 2024