Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

2 Ağustos 2004

Başbakan'ın İran gezisi bu ülke ile Türkiye'nin ilişkilerini ve rejim tartışmalarını yeniden gündeme taşıdı.

Ne yazık ki, gerek doğal gazda ödediğimiz yüksek ve adalet dışı fiyatın indirim, gerek Turkcell'in bu ülkede kuracağı telefon şebekesi ve gerekse TAV'ın İran'daki havaalanı işletmesi olarak belirtilen üç kritik konuda hiçbir anlaşma sağlanamadı.

Anlaşma sağlandığı öne sürülen PKK/kontra-gel örgütünün İran tarafından yasa dışı ilan edilmesi de tartışmaya son derece açık. Çünkü bu konuda İran'ın şimdiye kadar uyguladığı "ayak sürüme" politikası herkesin malumu.

Ayrıca bu konuda İran'ın, daha önce Türkiye'deki terör eylemleri sonucunda öldürülen Çetin Emeç, Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı gibi aydın yazar ve biliminsanlarının cinayetlerindeki örgütsel bağlantılar konusunda yardımcı olması gerekmiyor mu?

Bir de "örtünme" konusu var.

Bir takım aklı evveller, İran'da kadınların zorunlu olarak örtünmesiyle, Türkiye'deki kamu alanında yasaklanan türban olayını aynı kefeye koymaya ve "her iki ülkede de özgürlük yok" demeye çalışıyorlar.

Oysa iki ülkedeki durum, hukuki açıdan da siyasal olarak da toplumsal uygulamalar bakımından da birbirine hiç benzemiyor.

İran'da örtünme zorunluluğu kamu alanını değil, yaşamın tüm alanlarını yani özel yaşamı da kapsıyor. Tam anlamıyla totaliter bir yasak. Türkiye'de ise sıkmabaş sadece kamu alanında yasaklanmaya çalışılıyor.

"Çalışılıyor" diyorum, çünkü gerek hükümet üyelerinin türbanlı eşleri aracılığıyla, gerekse yasaların yeterince titiz uygulanmaması sonuncunda, aslında bazı özel durumlar haricinde Türkiye'de kamu alanında bile türban yasağı genellikle uygulanmıyor.

İran'da örtünmeyen kadınlara çok sert cezalar uygulanıyor. Türkiye'de sıkmabaş denilen türban yasağına karşı gelenlere bu tür bir ceza uygulaması yok, zaten yasak pek çok yerde de deliniyor, çünkü iktidar bu yasağa karşı.

Ayrıca en önemli ölçüt günlük yaşam:

İran'da günlük yaşamda sokakta bile kadınların başı açık gezmeleri yasak.

Türkiye'de ise günlük yaşamda herkes her istediği gibi giyiniyor, hatta denize bile tesettürlü giriyor.

Üstelik Türkiye'de demokrasi olduğu iddia edilen bir rejim var ve bu rejim "türbanı" bir simge olarak kullanan, demokrasiyi yıkmak isteyen şeriatçılara karşı kendini koruyor. İran'da da şeriatçı bir rejim var, o da kendini totaliter uygulamalarla empoze ediyor.

Yani iki ülkedeki yasakların sadece kapsamları, felsefeleri ve uygulamaları değil, korumaya çalıştıkları rejimler de farklı: Türkiye demokrasiyi, İran şeriatı korumaya çalışıyor.

Üstelik kadının örtünmesi feodal değerlere dayalı, onu ikinci sınıf vatandaş olarak gören erkek egemen bir uygulamamanın simgesi, yani eşitlik ve adalet ilkelerine de aykırı.

Şimdi gelin de iki ülkedeki yasakları aynı kefeye koymaya çalışanları eleştirmeyin.


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 22 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional