Kitaplar Sürekli Yazılar Kitap Söyleşileri |
27 Ekim 2003
Türkiye "Soğuk Savaş" döneminden kalan
ve artık gerekliliğini yitirmiş olan "Anti-komünist"
politikaların uzantılarını tartışarak boşuna vakit
kaybediyor:
Gerek bir Soğuk Savaş darbesi niteliği taşıyan
12 Eylül'ün kurduğu milliyetçi-mukaddesatçı
YÖK, gerekse, 1970'li yıllarda kuruluşları
özellikle hızlanan İmam-Hatip okulları üzerindeki
tartışma, artık günümüzdeki dünya konjonktürü
açısından önemini yitirmiş konular.
Tabii Sovyetler yıkıldıktan sonra, önemini
yitiren "Anti-komünist" politikalar değişince,
YÖK de nitelik değiştirdi. Eski
"Milliyetçi-mukaddesatçı" kimliğinden sıyrıldı,
çünkü buna gerek kalmamıştı.
Ama üniversitelere doldurulan niteliksiz ve
yeteneksiz "dinci-milliyetçi" kimlikleri ağır basan
öğretim personeli hala üniversiteler içinde
varlıklarını sürdürüyor.
Dolayısıyla, YÖK'ün otoriter kimliği tartışılırken,
yeniden bilimsel bir değerlendirme ve ayıklama
yapılmadan doğrudan demokrasiye dönüş,
üniversitelerin yeniden dinci-milliyetçi görüşlerin
pençesine düşmesine yol açar. Bu konuda çok
dikkatli davranmak gerekir.
İmam-Hatip okulları da aynı bağlamda,
Sovyetlerin çöküşünden sonra "Anti-komünizm"
çerçevesindeki işlevlerini yitirdiler. Bunları
yeniden canlandırmaya çalışmak tarih içinde
yerini şaşırmış bir çaba olarak görünüyor.
Mevcut iktidar, bu "Soğuk Savaş" artığı
politikalar üzerinde toplumda gerginlik
yaratmak yerine, Avrupa Birliği'nin hedefleri
doğrultusundaki çabalara ağırlık verse çok
daha akıllıca davranmış olur.
|
Tweet |
Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.
Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta
Son güncelleme tarihi 10 Şubat 2025