Kitaplar Sürekli Yazılar Kitap Söyleşileri |
24 Aralık 2001
Türkiye niçin bugünlerde Arjantin gibi olmuyor?
Daha doğrusu niçin, gelir farklılıkları ve ekonomik
bunalım, toplu yağma hareketlerine dönüşmüyor bugünlerde? Hemen belirtmeliyim ki, bugünlerdeki sessizlik,
koşullar kötüleşmeye devam ederse, aynıyla sürmez. Önümüzde çok kötü patlamalar olabilir. Bugünlerdeki sessizliğin beş ana nedeni var: Birinci olarak, Türkiye'deki sübjektif koşullar,
yani örgüt, liderlik ve ideloloji, en azından bugünlerde
böyle toplumsal yağma hareketlerine destek vermiyor.
Çünkü Türkiye'nin geleneğinde çapulculuk yoktur. Çapulculuk
hareketleri, ya 6/7 Eylül 1955'de olduğu gibi resmi
makamların gizli desteğiyle ortaya çıkabilir, ya da bazı
1 Mayıs eylemlerinde görüldüğü gibi bireysel davranışlar
olarak kalır. Olayların toplu yağmaya dönüşmesi, ancak
örgütsel destek ile ortaya çıkabilir ki, bu da bugünlerde
pek geçerli görünmüyor. İkinci olarak, gerek kayıt dışı ekonomi, gerekse
seyyar satıcılık, vale parking, ayakkabı boyacılığı gibi,
marjinal sektör dediğimiz yapısal nitelik taşımayan işler,
gelir dağılımı uçurumundaki adaletsizlikleri telafi edici
etkilere sahiptir. Ekonomik krize karşın, insanlar henüz
birikimlerini tüketmediler. Üçüncü olarak, aile içi ve aileler arası dayanışma,
bireylere asgari ölçüde sosyal güvenlik sağlamaktadır. Gerek
aynı ailede çalışan kişi sayısının yoksul aileler arasında
artması ve elde edilen "hane halkı gelirinin" tek elde toplanarak
harcanması, gerekse, akrabalar arası dayanışma, bireysel patlamalar
için bir emniyet süpabı oluşturuyor. Henüz bu sistem de bütünüyle
çökmüş değil. Aileler arası ve aile içi dayanışma, tüm olanakları
tüketmiş değil. Dördüncü olarak, Türkiye'de kentler hala tarım ekonomisi
ile ilişkilerini kesmiş değildir. Bir başka deyişle söylemek gerekirse,
kentsel yoksulluk alanlarında oturan aileler, yani plansız yerleşim
bölgelerindeki nüfus, (eski deyimiyle gecekondu halkı) zaman zaman,
kırsal kökenlerinden yardım almaktadır. Bu nüfusun kırsal kökenlerinden
kaynaklanan ilişkilerinin bir ölçüde devam etmesi en azından bu aileler
için hem maddi hem de manevi olarak bir güvenlik işlevi yerine getirmektedir.
Kırsal alanları da yoksullaştıracak yeni IMF uygulamaları henüz sonuç vermiş
değil. Yani kırsal alanlardan kentsel alanlara destek çok zayıf da olsa hala
sürüyor. Beşinci olarak, alt gelir grupları, meşru ve resmi ilişkiler
içinde sahip olamadıkları fırsatlara, gayri resmi ve kimi zaman da gayri
meşru ilişkiler içinde sahip olabilmektedir. Siyasal parti, tarikat,
hemşehrilik, etnik grup ilişkileri gibi ilişkiler, alt gelir gruplarındaki
bireylerin, resmi ve meşru ilişkiler çerçevesinde sahip olamadıkları fırsatları,
bambaşka bir ilişkiler ağı içinde olanaklı kılmaktadır. Ne yazık ki Türkiye'nin Arjantin gibi toplumsal çapulculuk patlamaları
yaşamamasının altında yatan nedenlerin bazıları, aslında gelişmiş bir
ekonomiye ne denli uzak olduğumuzu gösteren ögelerdir. Ama bilmeliyiz ki, aynen ekonomi gibi toplum da, bizim isteklerimize
göre değil, kendi değişim ve işleyiş yasalarına göre biçimleniyor. Dolayısıyla, birinci olarak, geleneksel destek mekanizmaları ortadan
kalkmakta oldukları için, bu toplumsal güvenlik süpaplarının git gide etkilerini
yitireceği beklenebilir. İkinci olarak, normal gelişme ve değişme hızının ötesindeki bir
uygulama ile, IMF reçetelerinin geniş kitleleri yoksullaştırıcı etkileri
tarım kesimini de bütünüyle çökertince, kentsel alanlardaki yoksulluk da
daha yardımsız kalacağı için, iyice belirginleşecektir. Üçüncü olarak, etnik, dinci ve goşist terör örgütlerinin, gittikçe
artan yoksulluğu, kitle eylemleri olarak istismar etme olasılıkları her an
gündemdedir. Bu çerçevede, sivil toplum örgütlerinin ya da sendikaların
düzenleyecekleri kitlesel protesto eylemlerinin içine bu örgütlerin sızmaları
ve olayları bir toplumsal yağmaya dönüştürmeleri olasılığı her geçen gün
artmaktadır. Sonuç olarak, bugünlerdeki sükunet kimseyi aldatmasın: Türkiye'de de toplumsal yağma eylemlerine dönük patlamalar her an
yaşanabilir. Yılbaşı kutlamalarının yaklaştığı bugünler böyle eylemler
için çok uygun bir ortam yaratabilir. Önümüzdeki günlerde dikkatli olmakta yarar var. |
Tweet |
Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.
Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta
Son güncelleme tarihi 9 Eylül 2024