Kitaplar Sürekli Yazılar Kitap Söyleşileri |
AYDINLANMA EMRE KONGAR EMPERYALİZM, ORTAÇAĞ SAVAŞI VE ATATÜRK CUMHURİYETİ
Günümüzde, İnsanlığın eriştiği teknolojik düzeyi izleyebilen ama, ideolojik olarak Ortaçağ'da kalmış olan Ortadoğu'daki Emperyalizmin savaşı da, Ortaçağ'ın kimlikleri üzerinden ateşleniyor: Bu arada Emperyalizm, sadece Batı'nın ekonomik ve kültürel emperyalizmi olarak değil, Doğu'nun petrole dayalı ekonomik ve dine dayalı kültürel emperyalizmi biçiminde, Türkiye'yi pençesine almış durumda. Bir yandan Batı Hıristiyan Emperyalizmi, öte yandan Sünni Arap ve Şii Fars Emperyalizmi, etnikçilikli kimlik politikalarıyla birlikte Türkiye Cumhuriyeti'ni bölmeye ve yok etmeye çalışıyorlar! Çünkü Türkiye Cumhuriyeti, Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu bölgelerinin oluşturduğu Şeytan Üçgeni'nin ortasında, Atatürk'ün sayesinde, Bağımsız, Demokratik ve Laik Sosyal Hukuk Devleti olarak, Çağdaş uygarlık ile bütünleşmeye çalışan güçlü bir Devlet. İşte hem çok kaynaklı Batı Emperyalizmi, hem de iki kaynaklı Doğu Emperyalizmi, Türkiye Cumhuriyeti'nin, bütün saldırılara rağmen sürdürmeye çalıştığı bir İslam toplumundaki Laik ve Demokratik, Hukuk Devleti'nin çağdaş yapısını ve onun kaynağı olan Atatürkçülüğü yok etmek üzere saldırı halindeler. Bu birbirinden farklı ve kimi zaman aralarında ittifak kuran, kimi zaman da birbirleriyle savaşan bu çok farklı kaynaklı Batı ve Doğu Emperyalizmleri: İster aralarında uzlaşmış olsunlar, isterse birbirleriyle savaş halinde bulunsunlar, Şeytan Üçgeni'ndeki savaşlarda ve rekabette, hem Bağımsız Atatürk Türkiye'sini ezeli ve ebedi düşman olarak görüyorlar, hem de Türkiye'nin gücünü yanlarına almak, onu kullanmak istiyorlar. * * * Bu tehditlere karşılık Türkiye ne önlemler aldı; neler yaptı? Birinci Dünya Savaşı sonrasında, AtatürkDöneminde, Batı ve Doğu Emperyalizmlerine karşı Kuzey'in (öteki Emperyalizmlere rakip olarak geliştiği için Kuzey Emperyalizmi olarak nitelenecek olan siyasal gücün) desteğini alarak, Bağımsız ve Çağdaş bir Cumhuriyet kurdu! Atatürk, Şeytan Üçgeni'nin bütün bileşenleriyle barışçı dostluk ilişkileri geliştirdi, anlaşmalar ve antlaşmalar imzaladı. İkinci Dünya Savaşı sonrasında başlayan Soğuk Savaş zamanında, İnönü Döneminde ise Türkiye, Savaş'a girmeyerek büyük bir başarı göstermesine rağmen, Demokrat Parti'nin iktidara gelmesiyle, bağımsız ve tarafsız politikasını terk ederek, Batı ve Doğu Emperyalizmleri ile hem siyaseti hem de dini kullanarak, siyasal ve kültürel bütünleşme adımları attı. Sovyetlerin çöküşüyle başlayan Küresel dönemde ise, Batı ve Doğu Emperyalizmlerinin yarattığı, 12 Eylül 1980 Darbesiyle zirveye ulaşan istikrarsız ve kaotik ortamda, Erdoğan/AKP iktidarı oluşturuldu. Böylece Doğu Emperyalizminin Sünni Arap kanadı ve Batı Emperyalizmi ile yakınlaşma sağlandı. Türkiye'nin Doğu ve Güney sınırlarındaki güvenliğini sağlayan mayınlar temizlendi... Ergenekon, Balyoz ve Casusluk komplolarıyla silahlı kuvvetler zayıflatıldı... Genelkurmay Başkanı "Terör örgütü lideri" olarak yargılandı, mahkûm edildi ve hapse atıldı... Ülke güvenliğinin ve savunmasının kalbi olan Kozmik Oda'ya Cemaat'in adamları sokuldu, bütün bilgiler dışarıya aktarıldı... Tayinler ve terfilerle askeri bürokraside şimdi FETÖ diye terör örgütü ilan edilen Gülen Cemaati'nin egemenliği sağlandı, 15 Temmuz 2016 Askeri Darbe girişimi yaşandı... Bu bahane edildi ve 20 Temmuz'da OHAL ilan edilerek, askeri ve sivil bürokraside bir temizlik daha yapıldı... 16 Nisan 2017'deki halkoylaması ile, oylar yasalara aykırı bir biçimde sayılarak, rejim değiştirildi... Bütün bunların sonunda Cumhuriyet Türkiye'sinin bütün geleneksel kurumları ya zayıflatıldı ya da tümüyle kaldırıldı, yerlerine tek kişiye bağlı emir komuta zinciri getirildi. Böylece Türkiye, ekonomik ve mali bir iflas, tahrip edilen bir Anayasa ve yok edilen bir adaletin yarattığı sorunlar ile karşı karşıya kaldı. * * * İşte bu ortamda İktidar, ömrünü uzatmak için, Batı emperyalizminin desteğiyle, etnik kimlikçilik terörü yapan PKK ile müzakerelere girişti, anlaşma yaptı ve bu arada CHP'li ve DEM'li belediyelere el koydu, yüzü aşkın insanı, paldır küldür hapse attı. İsrail'in İran'a saldırısı, Türkiye açısından ekonomide yeni sorunlar ve yeni bir göç dalgası yaratabilir. Beni kaygılandıran ihtimal, İktidarın, bu sıcak savaşı, bitmiş olan ömrünü yapay olarak uzatmak için kullanmak istemesi ve böylece rejim krizini daha da derinleştirmesidir. Bu yazıyı parmaklıklar arkasında okuyanları da unutmadım: Dilerim haksızlık ve hukuksuzluklara uğrayanlar da bir an önce özgürlüklerine kavuşurlar! |
Tweet |
Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.
Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta
Son güncelleme tarihi 23 Haziran 2025