Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

AYDINLANMA

 

EMRE KONGAR

UKRAYNA KRİZİNİN TEMELLERİ VE TÜRKİYE

 

Bu yazının sonucunu en başta söyleyeyim:

Batı Bloku ve NATO, Ukrayna'da, kendi oyununa geldi ve "Soğuk Savaş" döneminde Sovyetleri çökertmek için kullandığı "mikromilliyetçilik" veya "Kimlik siyaseti" denilen stratejinin kurbanı oldu.

Batı, SSCB'yi zayıflatmak ve dağıtmak için "farklı kimlik sahibi olduğunu iddia edenler, ister dinci, ister mezhepçi, ister ırkçı, ister milliyetçi olsunlar, siyasal olarak (özerklikten de öte) bağımsız olmaya hak kazanırlar" siyasetini devreye sokmuştu.

Ama bu kez aynı ilke, Ukrayna'da, Donbass Bölgesi'ndeki iki oblast (özerk kent yönetimi) olan Donetsk ve Lugansk tarafından Ukrayna'dan ayrılmak ve Rusya Federasyonun'dan, "Barışın sağlanması için askeri yardım istemek" için, Batı'ya, NATO'ya karşı kullanıldı.

Elbette bunun arkasında, SSCB'nin dağılmasından sonra ortaya çıkan devletlerin NATO üyesi yapılarak Rusya Federasyonu'nu çevirme harekâtının Rusya'da yarattığı tehditler yatıyordu.

Ukrayna konusunda, hem Batı'nın "mikromilliyetçilik" stratejisinden kaynaklanan "kimlik" politikalarının dayandığı ilke, hem de Avrupa'nın doğal gaz konusunda kendisine olan bağımlığı Rusya'nın elinde elindeki en büyük iki koz olarak görünüyor.

* * *

Soğuk Savaş döneminde ABD liderliğindeki Batı propagandası, Sovyetleri zayıflatmak için, çeşitli dinlerden, mezheplerden, ırklardan ve milliyetlerden oluşan bu Birliği "kimlik politikalarıyla" bombardımana tuttu:

Nitekim SSCB çözüldükten sonra, Asya'daki yeni Türkî devletlere ek olarak, sadece Balkanlarda Yugoslavya'nın bölünmesiyle Bosna-Hersek, Hırvatistan, Slovenya, Kuzey Makedonya, Sırbistan, Karadağ, Kosova olarak yedi yeni devlet ortaya çıktı.

Çekoslovakya ikiye bölündü. Estonya, Letonya, Litvanya, Moldova, Belarus, Ukrayna, bağımsızlıklarını kazanan devletler oldular.

Bu arada, tarihsel olarak Polonya, Avusturya, Macaristan, Almanya, Rusya ve Osmanlı İmparatorluğu arasında, özellikle Balkanlar'da yoğunlaşan, pek çok savaş, toprak ve nüfus alışverişi olduğunu, bunun da Avrupa'daki "kimlikleri" son derece karışık, karmaşık ve karmakarışık bir hale getirdiğini de kaydetmeliyiz.

* * *

Sonuç olarak, SSCB'nin dağılmasından sonra ortaya çıkan devletlerin Rusya Federasyonu'nu tehdit eder biçimde NATO üyesi yapılmaları ve Ukrayna'nın da içte çıkarılan karışıklıklar ve iktidar değişmeleriyle bu kervana katılmak istemesi, (katılmasının istenmesi) bugünkü krizi doğurdu.

Şimdi Rusya'nın, elindeki doğal gaz kozunu etkin bir biçimde kullanma niyetinde olduğu görülüyor.

Türkiye bu çatışmada hem Montrö dolayısıyla, Karadeniz'e giriş çıkışları kontrol etme gücüne sahip olduğu için, hem de Ukrayna ile olan ilişkilerinden dolayı ve Minsk antlaşmalarının gözlemcisi kimliğiyle rol sahibi olabilirdi.

Ama öyle anlaşılıyor ki, Batı, NATO, Erdoğan/AKP iktidarını bu konuda hiç muhatap almadı ve temaslara dahil etmedi.

Değerli eski Sırbistan Büyükelçisi ve AGİT uzmanı Süha Umar'ın da belirttiği gibi Türkiye bugün ne 20 yıl önceki ne de hatta 1930'lardaki gücüne ve saygınlığına sahip.

Dolayısıyla bu sorunda arabuluculuk yapma şansı da pek yok gibi görünüyor.

Bu çatışmada iktidarın alabileceği en önemli tavır, (olanaklı olduğu ölçüde uluslararası hukuk ilkelerine uygun olarak) tarafsız kalmaktır diye düşünüyorum.


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 2 Aralık 2024

Valid HTML 4.01 Transitional