Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

AYDINLANMA

 

EMRE KONGAR

SORUN SADECE BOĞAZİÇİ DEĞİL; SORUN ANAYASA VE YÖK!

 

Üniversite özerkliği ve özgürlüğü 12 Eylül Askeri Darbesi ile ortadan kaldırılmıştır.

12 Eylül Darbesi, ABD'nin de etkisiyle, 1961 Anayasası'nın son kalıntılarını da temizlemek için yapıldı.

Askeri Darbe, Türkiye'deki her türlü sol, demokratik, özgürlükçü oluşumu engelledi...

Bu arada, özellikle ABD'nin etkisiyle, İslamcılığın önündeki laikliği ve antiemperyalizme kaynaklık ettiği için Atatürkçülüğü de bastırmak için her türlü önlemi aldı.

12 Eylül Yönetimi bu bağlamda, haksız bir biçimde anarşi kaynağı olarak suçladığı üniversiteleri cezalandırmak ve denetim altına almak için, İhsan Doğramacı'nın önerisiyle YÖK'ü kurdu.

Böylece üniversite özerkliğini ve her türlü akademik özgürlüğü yok etti.

Ben, hem Doğramacı bana YÖK Başkan Vekilliğini önerdiği, hem de YÖK yasası aleyhine yayınlanan ilk eleştiri yazısını yazdığım için, olayın birinci elden tanığıyım.

YÖK yasası 1982 Anayasası'ndan bir yıl önce 6 Kasım 1981'de kabul edildi...

Doğramacı 'nın etkisiyle, Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Orhan Aldıkaçtı'nın karşı olmasına rağmen, Anayasa'nın bütün maddelerine de eklemlendi.

Rektörleri YÖK aracılığıyla Cumhurbaşkanı'nın ataması "Doğramacı-Evren YÖK Yasası"nın Anayasa'ya eklemlenen maddelerinden biriydi.

O sırada televizyonlarda (aynen bugün olduğu gibi) adlarının önünde profesör unvanı olan bazı askeri darbe dalkavukları "Harba darba karar veren böyüklerimiz, rektörleri mi seçemeyecek" diye propaganda yapıyorlardı.

Doğramacı da atama yöntemini "Rektörleri öğretim üyeleri seçerse, rektör kendisini seçenleri nasıl denetler" diye gerekçelendiriyordu.

Oysa 1971 Askeri Darbesi'nden önce, benimle birlikte, Hacettepe'de ve başka üniversitelerde yapılan açık oturumlarda, üniversitelerin sadece öğretim üyeleri eliyle değil, öğrencilerin de katılımıyla yönetilmesini savunuyordu.

Zaman içinde YÖK'ün üniversitelere müdahalesi ve rektör seçimi yöntemi, siyasal iktidarın eğilimlerine göre küçük bazı değişmeler gösterdiyse de, bugüne kadar 12 Eylül Anayasası'nın koyduğu temel ilkelerle geldi.

* * *

Boğaziçi öğretim elemanlarının ve öğrencilerinin başkaldırdıkları bugünkü rektör ataması, üniversite özerkliğine ve özgürlüğüne karşı olan bir askeri darbenin yaptığı anayasa hükmüne dayalıdır.

Oysa bu anayasa hükmü yanlıştır:

Ülkenin bütün kaderini belirleyen yöneticilerin, 18 yaşını bitiren herkes tarafından seçildiği demokratik bir rejimde, öğretim elemanlarının kendi yöneticilerini seçme hakkının olmayışı kabul edilemez.

Ne yazık ki, bugüne kadar bu yanlış anayasa hükmüne göre yapılan, (eski milletvekili, parti yöneticisi gibi) pek çok partizan atama, sessizce kabul edilmiştir.

Dolayısıyla, Boğaziçililerin bugünkü haklı isyanı ve barışçı direnişi, iktidar tarafından rahatlıkla "teröristlikle" suçlanabilmiştir.

* * *

Türkiye bugün, demokrasinin temel mantığına aykırı olan halkoylamalarıyla yargının iktidar emrine verilmesi sonunda, demokratik rejimin kurumlarının içlerinin boşaltıldığı, kurallarının ise yozlaştırıldığı bir "Sivil Darbe" dönemi yaşamaktadır.

Boğaziçi'nden yükselen protesto sesleri, bu otoriter uygulamalara karşı, en azından akademik hayat için, bir özerklik ve özgürlük özleminin ifadesi olarak düşünülebilir.


Not: Boğaziçi Direnişi konusunda, dün da internet sitemin "Güncel" bölümünde olayı farklı açıdan ele alan bir yazı yayınladım. Meraklısı

www.kongar.org

adresinde ona da bakabilir.


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 25 Mart 2024

Valid HTML 4.01 Transitional