Makaleler
Articles in English
|
AYDINLANMA
EMRE KONGAR
MAHKEMELER ADALETE KARŞI MI?
Sevgili okurlarım, hiç kimse, hiçbir
mesleğe, o meslek mensuplarının
kendi mesleklerine verdiği zarar
kadar zarar veremez!
***
Saygı Öztürk
, 26 Eylül 2017'de "HSK Başkanvekili, davaları SÖZCÜ'ye anlattı" başlığıyla
yazdığı yazıda Türkiye'de adaletin bugünkü durumunu şöyle özetliyordu:
"15 Temmuz darbe girişiminden sonra 53
bin kişi tutuklandı.
Toplam 15 bin 899 hâkim ve savcıdan 4
bin 302'si meslekten ihraç edildi.
Çok sanıklı bazı davalarda 20. duruşma
yapılırken, örneğin Manisa'da 8 sanıklı eski
askerlerle ilgili iddianame, tutukluluğun
üzerinden 14 ay geçmesine rağmen hazırlanmadı.
Tutuklu eski hâkim ve savcılardan da 14
aydır neyle suçlandığını bilmeyenler var.
Bu zorlu sürecin "adalet" içinde bir an
önce sonlandırılmasını diliyoruz.
Tutukluluk en son başvurulması gereken
yöntem olmasına rağmen ülkemizde daha
çok tutuklama yoluna gidiliyor. Bunun örnekleri
alabildiğine yaygın..."
***
Yargıyı düzenleyen Hâkimler Savcılar
Kurulu'nun Başkanvekili, Mehmet
Yılmaz, Türkiye'de adaleti mahveden
Birinci Silivri Trajedisi dönemindeki yargılamaları
şöyle özetliyor:
"Polisle başlayan...
Savcıyla olgunlaşan...
Bilirkişinin yoğurduğu...
Mahkeme kararından sonra:
Yargıtay'ın taçlandırdığı...
Kumpas dönemi!"
***
Bu ifade bana, Birinci Silivri Trajedisi
döneminde adalet katledilirken, o zamanın
Özel Yetkili Silivri Mahkemeleri'ndeki
savcı ve yargıçların tayininden sorumlu
olan HSYK Birinci Daire Reisi İbrahim
Okur'un o sırada söylediklerini anımsattı:
"1. Halkta artık
'ÖYM'lere ve özellikle de İstanbul ÖYM'lerine giden mutlaka tutuklanır' algısı doğdu.
2. Tutuklulukların uzun sürdüğü inancı
çok yaygın.
3. Bazı dini grupların mahkemeler üzerinde
etkin olduğu iddiası da yoğun biçimde
speküle ediliyor."
"ÖYM savcı ve hâkimlerinin ruh halini,
basketbol ya da voleybol maçında başlamadan
önce saha ortasında kafa kafaya vererek
galibiyet kararlılığı sergileyen sporcuların
ruh haline benzetiyorum ben.
Bu psikolojinin de etkisiyle kendilerine
eleştiri getiren herkesi, mesela beni, gerçekleri
görmemekle suçluyorlar."
İtirafçı olduğuna dair haberlerin medyada
yer aldığı İbrahim Okur, şu anda
cezaevinde; tutuklu olarak yargılanıyor...
Türkiye'deki adaletin içler acısı durumunu
yansıtan bireysel bir öykü İbrahim
Okur'unki...
Allah bütün savcı, yargıç ve adalet
mensuplarını onun eleştirdiği ve bugün
düştüğü durumlara düşmekten korusun!
***
Bugünkü HSK Başkan Yardımcısı
Mehmet Yılmaz, Saygı Öztürk'e
"Türk
milleti, Türk yargısına, hâkim ve savcısına
güvensin"
diyor.
İster inanın ister inanmayın, ben hâlâ
Atatürk Türkiye'sinde yetişen hukukçulardan
umudumu kesmedim.
Ama onun bu sözlerini, telefonlarında bir haberleşme programı uygulaması
var diye veya bu uygulama olmadığı halde "var" ya da"telefonlarında bu haberleşme uygulaması olanlar seni aramış" denilerek tutuklananlar da okuyor elbette.
Bu sözleri, aradıkları seyahat şirketleri, pizzacılar veya parkeciler de
bahane edilerek hapsedilmiş olan Cumhuriyet mensupları da
hiç kuşkusuz okumuşlardır.
Bank Asya'dan milyonlarca dolar kredi çekenler satın aldıkları yalıda keyif
sürerken, bu bankada hesabı olduğu için işlerinden atılan veya
tutuklananların da bu sözlerden haberleri olduğunu sanıyorum.
Şu anda hukuka uygun olmayan suçlamalarla hapiste hâlâ tutuklu olarak
yargılanan Cumhuriyet mensupları da bu sözleri
okumuşlardır mutlaka.
Bütün bu insanların ve şu anda hapiste
olan milletvekillerinin bu sözleri hangi duygularla
okuduklarını elbette bilmiyorum!
İkinci Silivri Trajedisi'nin yaşandığı bu dönemde zikredilecek daha pek çok
haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik var ama, bunları saymak için bir
kitap yazmak gerek! (Eminim ileride böyle pek çok kitap da yazılacaktır.)
***
Değerli okurlarım, bir adaletsizlik, başka
bir adaletsizlikle telafi edilemez...
İki yanlış bir doğru etmez!
Türkiye'de Hukuk Devleti'ni korumak, adaleti yeniden tesis etmek
istiyorsak, geçmişte adaletsizlik yapmış olanları dahi yargılarken onlara
da adil davranmak zorundayız...
Herkes için adalet istemek demek, suçlular ceza almasın, beraat etsinler
demek değildir:
Herkese gerekli özen gösterilsin, usul hukuku çerçevesinde ve kararlarda
herkese adil ve eşit davranılsın demektir!
***
Yazımı, başladığım cümle ile bitiriyorum:
Hiç kimse, hiçbir mesleğe, o meslek
mensuplarının kendi mesleklerine verdiği
zarar kadar zarar veremez!
DİREN ADALET...
DİREN DEMOKRASİ!
|