Kitaplar Sürekli Yazılar Kitap Söyleşileri |
AYDINLANMA
EMRE KONGAR
ADALET OLMADAN BARIŞ OLUR MU?
Kriz anlarında, kişisel ya da toplumsal "şoke edici" bir haber duyduğumuzda, ne yapmamız gerekir? Ben hemen, soğukkanlılığımı korumaya, bu özel olayı, bireysel ve toplumsal anlamda genel bir çerçeveye oturtmaya çalışırım: Olayın benim için, ailem için, toplum için, ülkem için önemi nedir, nedenleri ve olası sonuçları nelerdir, bugüne kadar bu tür olaylarda neler yaşanmış, neler yapılmış, neler söylenmiş, ne sonuçlar alınmıştır? Silivri'den gelen son "şoke edici" haberleri ve İmralı'nın son mesajlarını da böyle değerlendirmeye çalıştım. AKP iktidarı ile PKK arasında yürütülen barış süreci, hukuk ve adalet olmadan başarıya ulaşabilir mi? Ülkenin genelinde, hukuk, adalet ve demokrasi zedelenmişken, etnik kökenlere göre ayrıştırılan gruplar bir arada barış içinde birlikte yaşayabilir mi? Başbakan Erdoğan, Silivri'de açıklanan savcının mütalaası hakkında ne düşündüğünü soran gazetecilere "Daha önce ne söylediysem arkasındayım" yanıtı vermiş. Daha önce ne söylediğini anımsayalım: "Başta Genelkurmay Başkanım olmak üzere diğer generallerimizin hiçbirisine kalkıp da bir alışılmış anlamda 'terör örgütü mensubu' demek çok ciddi bir yanlıştır ve bu affedilemez. CHP lideri Kılıçdaroğlu "Bu tür mahkemeler olağanüstü dönem mahkemeleridir, adalet dağıtmazlar, güç odaklarına itaat ederler, iktidarın sopasıdırlar, toplumu şekillendirmek isterler." diyor ve sonra da ekliyor: "Adaleti katledenler inanın geldikleri gibi gidecekler." HSYK'nın Birinci Daire Başkanı İbrahim Okur da şöyle demişti bu mahkemeler için: "ÖYM savcı ve hâkimlerinin ruh halini, basketbol ya da voleybol maçında başlamadan önce saha ortasında kafa kafaya vererek galibiyet kararlılığı sergileyen sporcuların ruh haline benzetiyorum ben." Bu bağlamda geçen Pazar İstanbul Barosu'nun genel kurulunda Başkan Ümit Kocasakal'ın Salı günü bu sütunda aktardığım konuşmasını anımsamakta yarar var. Aynı çerçevede, İstanbul Barosu'na destek için gelerek bir konuşma yapan Ankara Barosu Başkanı Prof. Metin Feyzioğlu'nun konuşmasından şu satırları da okuyalım: "...Baskıcı rejimler varlıklarını devam ettirebilmek için, mutlaka bir düşmana ihtiyaç duyarlar. Eş zamanlı yaşanan Silivri süreci ile İmralı sürecinin birbirini etkilemesi kaçınılmaz... Olup bitenlere ve "Silivri'ye müebbet, İmralı'yla muhabbet" biçiminde özetlenebilecek olan medyadaki yorumlara bakılırsa, kamuoyunun algılaması da bu yönde. Aynı ülkede, aynı zamanda, Silivri'de ayrı hukuk ve adaletin, İmralı'da ayrı hukuk ve adaletin uygulanması, Hukuk Devleti ve Demokrasi ilkelerinin iki ayrı yerde iki farklı biçimde işlemesi düşünülemez. Hele hele böyle farklı uygulamaların yeni bir anayasa yapımı sırasında ortaya çıkması durumu daha da karmaşık bir hale getirir. Bu açıdan, bu üç sürecin, başkanlık rejimi hevesleri ile İmralı sürecinin ve Silivri sürecinin iç içe geçmiş olması, yaşanan tutarsızlıklar dolayısıyla demokrasi ve barış özlemlerini olumsuz etkilemektedir. Şoklar geçer, tortular kalır; toplumu bunlar biçimlendirir: Kalan tortular, korku, yılgınlık, baskı, çatışma, şiddet, otoriterlik virüsleri değil... Kalan tortular, demokrasi, insan hakları, hukuk, adalet, barış ve bunlar için yılmadan çalışmanın filizleri olmalıdır. |
Tweet |
Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.
Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta
Son güncelleme tarihi 2 Aralık 2024