Kitaplar Sürekli Yazılar Kitap Söyleşileri |
AYDINLANMA
EMRE KONGAR
ASABİYET, ŞEYTAN VE SİYASET ÜZERİNE
Başbakan Erdoğan AKP Meclis Grubu toplantısında siyasal görüşlerini yine dini göndermeler yaparak açıkladı. Başbakan'ın nutuklarında Kuran'dan ve hadislerden alıntılar yaptığını, siyasal mesajlarını dini inançlar ve dogmalar üzerinden vermeyi sevdiğini biliyoruz. Grup toplantısında şöyle diyor: "Allah bütün meleklere, 'Adem'e secde edin' dediğinde hepsi secde ettiler. Ama Şeytan, 'Ben Adem'den hayırlıyım. Beni ateşten, onu ise çamurdan yarattın' diye kibirlendi. Bu sözler esas olarak demokrasinin en büyük düşmanlarından biri olan ırkçığa karşı olduğu için demokratik bir bağlam çerçevesinde olumlu olarak görülebilir... Ama içinde, aynen "ırkçılık" gibi bir demokrasi tehdidi olan "dincilik" ögeleri barındırdığından, yine aynı mantıkla, demokrasiye aykırı bir görüşü de yansıtıyor diye yorumlanabilir. Medyadaki tartışma "Asabiyet" terimi üzerinden gitti. Bu terimi, Türkçedeki yaygın kullanışıyla "sinirli" olarak yorumlayanlar, "Asıl asabi olan Başbakan'ın kendisidir, kendine baksın!" biçiminde eleştiriler yönelttiler. Asab, sinir demek Arapçada. Asabe, hem sinir, hem baba tarafından akrabalık hem de bir kişinin ait olduğu grup anlamına geliyor. Asabiyyet de elbette günlük dilde sinirlilik demek. Ama August Comte'dan altıyüzyıl önce, devletlerin yükselişini ve çöküşünü, toplumsal özelliklerde arayan ve bu nedenle de bence Sosyolojinin kurucusu olan İbn Haldun, "İlmi Ümran" (imar, iskan, bayındırlık bilimi) adını verdiği bu alanda "Asabiyyet" kavramını, "grup ruhu", "aidiyet" anlamında kullanıyor. (Meraklısı benim "Toplumsal Değişme Kuramları ve Türkiye Gerçeği" adlı kitabımdaki "İbni Haldun ve Asabiyyet" bölümüne bakabilir.) İbn Haldun'a göre göçebe toplumların asabiyyeti yüksektir ve bu nedenle de yerleşik devletleri yıkarlar... Ama onlar da yerleşik hale gelince, asabiyyetleri azalır ve başka göçebe toplumlar tarafından yıkılırlar. Bu çerçevede Arapçada Asabiyyet, bir nevi nepotizm, kendi akrabalarını, ırkını, kavmini, aşiretini kayırmak anlamında da kullanılır. İşte Başbakan'ın sözünü ettiği Asabiyyet budur. Yazıyı bitirken belirtmeliyim ki, demokratik siyasette "ırkçılık" ne denli tehlikeli ise "dincilik" de o denli tehlikelidir... Çünkü her ikisi de hem "aidiyet" duygusunu bütün duyguların ve sorunların önüne çıkarır, hem de her ikisi de dinimiz gibi, Allah gibi, ırkımız gibi, geçmişimiz ve atalarımız gibi mukaddes kavramlara dayanır... Bu nedenle de, demokrasinin temel özelliği olan, farklılıkların birlikte yaşaması, özgürlük, insan hakları, kavramlarına çok uygun olmayan dogmaları siyasal sisteme sokarak demokrasiyi yozlaştırır... Genellikle de demokrasi yerine, çoğunluğun aidiyetine bağlı olan din veya ırk kavramlarının baskıcı yönetimine, kimi zaman da totaliterliğine yol açar! Bu açıdan dinciliği öne çıkarıp ırkçılığı eleştirmek, ya da ırkçılığı öne çıkarıp dinciliği eleştirmek arasında demokrasiyi yozlaştırmak bakımından çok büyük bir fark yoktur. Esas olan, dinciliği de ırkçılığı da aşan ve hepsine eşit uzaklıkta durarak hepsini kucaklayan laik ve demokratik bir devletin, insan hakları çerçevesinde eşit ve özgür yurttaşlık kavramına dayalı olarak işletilmesidir. Bence Başbakan'ın sözleri Asabiyyet tartışmalarıyla değil, asıl bu yönü ile irdelenmelidir! |
Tweet |
Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.
Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta
Son güncelleme tarihi 2 Aralık 2024