AYDINLANMA
EMRE KONGAR
ODTÜ: KURULUŞ VE BİR BUNALIM ÖYKÜSÜ
Ortadoğu Teknik Üniversitesi ciddi ve değerli bir üniversitedir.
ODTÜ olayları ciddi olaylardır:
Bunları, sadece öğrenci protestoları ya da sadece polis şiddeti bağlamında görmek çok yüzeysel kalır.
Olaylar ve her kanatta yarattığı tepkiler, Türkiye'nin içinde bulunduğu bunalım dönemindeki temel sorunları, üniversitelerin içine düşürüldüğü hüzünlü yapıyı, AKP iktidarının yanlış ve çelişkilerini yansıtmaktadır.
Bu nedenle iyi çözümlenmelidir.
Olaylar üzerine art arda yazdığım iki yazıdan sonra, ODTÜ'nün kuruluşunda
rektör yardımcısı olarak görev yapmış ve anılarını kitaplaştırmış
(Bozkırı Yeşertenler-ODTÜ Kuruluş Yılları Anıları, Evrim Yayınları,
İstanbul, 2002), değerli bir bilim insanından, Prof. Uğur Ersoy'dan
bir mektup aldım.
Bugünü iyi değerlendirebilmek için geçmişi iyi bilmek gerekir...
Bu nedenle ODTÜ'nün kuruluş öyküsüne ve daha önceki bir büyük bunalıma
Ersoy'un kaleminden bir kez daha bakalım; o zaman gerek Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan'ın sözlerini, gerek başka rektörlerin iktidara
destek veren, gerekse bu desteğe karşı çıkan öğrencilerin tepkilerini,
medyadaki komplo teorileri ve Rektör Prof. Ahmet Acar'ın Perşembe
günkü temaslarını daha iyi değerlendirebiliriz!
* * *
ODTÜ'nün kurucu rektörü Texas üniversitesinde 25 yıl dekanlık yapmış deneyimli
bir akademisyen olan Prof W.R. Woolrich'tir. Bugün "ODTÜ sistemi"
dediğimiz ve başarıda en önemli rolü oynayan sistemi kuran bu kişidir.
Ondan sonra kısa sürelerle rektörlük yapan Turhan Feyzioğlu ve
Seha Meray ise üniversiteye Türk üniversitesi niteliği kazandırdılar.
Tüm yönetmelikler bu iki rektör döneminde hazırlandı. Feyzioğlu ve Meray,
saygın kişilikleri ile kamu oyunda ve devlette yaygın olan "Gecekondu üniversitesi"
imajını sildiler ve ODTÜ'yü kurumsallaştırdılar.
Sayın Kurdaş rektör olarak geldiğinde ODTÜ, üstün öğretim üyesi
kadrosuyla ve oturaklı 4 dekanı ile pistte duruyordu ama havalanmak için
bir pilota gereksinmesi vardı. Uçağı pistten Kurdaş kaldırdı. Bugünkü
yerleşke tamamen onun eseridir. Evet. Kurdaş ODTÜ tarihinin en başarılı
rektörüdür.
Hemen aklıma gelmişken söyleyeyim, ODTÜ hiçbir zaman vakıf üniversitesi
olmadı. ODTÜ, özel yasa ile yönetilen bir devlet üniversitesiydi.
Özel yasasına göre ODTÜ, bakanlar kurulunca seçilen 9 kişilik bir mütevelli
heyetçe yönetiliyordu. Bu heyetin 1/3'ü 4 yılda bir yenileniyordu. Yasayı yapanlar
bir iktidarın tüm heyeti aynı anda atamasını engellemeyi amaçlamışlardı. 1961'de
Milli Birlik Komitesi anlayamadığımız bir nedenle yasayı değiştirdi ve heyetin
tümünün aynı anda atanmasını öngören bir madde koydu. Kanımca daha sonraki yıllardaki
krizlerde bu yasa değişikliği çok önemli rol oynadı.
Yetmişli yılların sonunda iktidarda bulunan Milliyetçi Cephe Hükümeti kendi
paralelinde bir Mütevelli Heyet atamıştı ODTÜ'ye. Onlar da Hasan Tan'ı
rektör atamışlardı. Hasan Tan'ın atanması yasal olmaya yasaldı ama,
ODTÜ'nün Tan'ı rektör olarak benimsemesi olanaksızdı.
Tarihi bir olay yaşandı, tüm rektör yardımcıları, dekanlar ve bölüm başkanları
istifa etiler. Üniversite Konseyi, Cahit Arf, ben, Rona Aybay ve
Mustafa Doruk'tan oluşan bir "İcra Komitesi" oluşturdu. Komite, öğretim
üyelerinin akademik yöneticilik görevi kabul etmeyerek rektörün yalnız
bırakılmasını önerdi.
Bu öneriye birkaç istisna dışında uyuldu ve 9 ay boyunca görev kabul etmedi
öğretim üyeleri. Dokuz ay sonunda Tan gitmek zorunda kaldı.
Sağcı basın bizim komiteyi "İhtilal Komitesi" olarak niteledi ve hücuma geçti.
Biz de basın toplantıları yaparak ve teker teker tüm parti liderlerini ziyaret
ederek üniversitedeki direnişin siyasi olmadığını, tam tersine sokulmak istenen
siyasete karşı bir hareket olduğunu vurguladık.
O sırada Genel Kurmay Başkanı Semih Sancar'dan bir haber geldi.
Direnişin nedenlerini o da bizden dinlemek istiyordu. Gittik. Grubun sözcüsü bendim.
Olanları özetledim. Sunuşumun sonunda Semih Paşa;
"Benim aklımı kurcalayan bir nokta var. Benim de üniversitem var, Harp Okulu.
Orada çıt çıkmıyor, ODTÜ'de ise sık sık sorunlar oluyor. Bunun nedenini bana
anlatabilir misiniz?" dedi.
Bu soruya nasıl yanıt vereyim diye düşünürken, Cahit Arf Hoca,
"Uğur, paşamın bu sorusuna ben cevap vereyim" demez mi. Üzerimden büyük
yük kalktı.
Cahit Hoca'nın cevabı harika bir üniversite tanımıydı. Önce soru
sordu, "Paşam siz Harp Okulu'nda öğrencilere ne öğreteceğinizi biliyor musunuz?"
Olumlu cevap aldıktan sonra devam etti, "Paşam işte sorunuzun cevabı
burada. Biz ne öğreteceğimizi tam bilmiyoruz. Üniversite, gerçeğin araştırıldığı
yerdir Gerçek araştırılırken çeşitli fikirler ortaya atılır ve bunlar da
tartışmayı zorunlu kılar."
* * *
Prof. Cahit Arf, dünya çapında bir matematikçimizdir, resmi,
on liralık kağıt paralarımızı süslemektedir...
Hasan Tan'ın kim olduğunu bilen var mı?
ODTÜ olaylarını ve Rektör Ahmet Acar'ın Perşembe günü Başbakan
ve Cumhurbaşkanı ile yaptığı görüşmeleri işte bu öykü bağlamında değerlendirmek
gerekir!
|