Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

AYDINLANMA

 

EMRE KONGAR

 

YARGI KİME DOKUNACAK?
 

Ben bütün yaşamım boyunca, yargıçların savcıların hukuk devletinden yana taraflı, yargılananlara karşı tarafsız, vicdanlı, adil olduklarına inandım ve bugün de inanıyorum...

Bu inancım sadece Yargıtay, Danıştay gibi yüksek mahkemelerdeki yargıçlar ve savcılar için değil, Türkiye'nin en ücra köşelerinde görev yapan çilekeş tüm yargıçlar ve savcılar için de geçerlidir.

Kaymakamlar, askerler, öğretmenler, polisler, yargıçlar, savcılar, doktorlar, bu ülkeyi, bu devleti ayakta tutan çilekeş görevlilerdir!

* * *

Ne büyük çelişkidir ki, ülkenin kalkınması, eğitimi, refahı ve mutluluğu konusunda mangalda kül bırakmayan, hukuk devleti, demokrasi ve adalet nutukları atan bütün politikacılar, iktidara geldiklerinde bu çilekeş görevlilerin canlarına okur:

Ne özlük haklarını düzeltir, ne öteki sorunlarını çözer, ne de meslekî ve kişisel ahlaklarına saygı gösterirler...

Tam tersine bütün siyasal iktidarlar, adeta sözleşmişçesine, bu çilekeş insanları, kendi siyasal amaçlarına göre kullanmak için ellerinden gelen her şeyi yaparlar sanki!

Elbette bu baskılara boyun eğmeyenler de olur...

Bireysel ahlâk ve meslek ahlâkı adına siyasal baskılara karşı direnen çok yargıç, savcı, vali, kaymakam, polis, öğretmen, doktor tanıdım ben...

Nitekim bu ülke hâlâ batmadıysa, onların sayesindedir!

Ama bireysel direnişlere, kahramanlıklara karşın, ne yazık ki sistem, siyasal iktidarın çizgisine kayar gider!

* * *

Milletvekili dokunulmazlıkları konusunda da politikacıların tavrı standarttır:

Muhalefette iken dokunulmazlıklara karşı çıkarlar, sadece kürsü dokunulmazlığı ile sınırlanmasını isterler...

İktidara gelince, sahip oldukları bu imtiyazı yitirmemek için, parmaklarını bile kıpırdatmazlar.

AKP de aynı tavrı gösterdi:

Muhalefetteyken dokunulmazlıkları sadece kürsü dokunulmazlığı ile sınırlayacağı sözünü verdi; iktidara gelince yapmadı....

Gerekçe olarak da "Yargının tarafsızlığına ve bağımsızlığına güvenmediğini" belirtti.

Ama zaman içinde, esas olarak da 12 Eylül 2010 referandumu ile, yargıyı kendine bağımlı hale getirdi.

Şimdi başta BDP'lilerinkiler olmak kaydıyla, dokunulmazlıkların kaldırılması gündemde.

Fakat iktidar çevrelerinde bu kez de, Cemaatçi etkiden söz edilerek yargıya karşı hâlâ güvensizlik belirtiliyor!

Oysa HSYK'nın, Yargıtay'ın, Danıştay'ın, Anayasa Mahkemesi'nin yapıları ve bunlara koşut olarak tüm yargı mekanizması değiştirildi ve olanaklı olduğu ölçüde iktidarla uyumlu hale getirildi.

Sanıyorum asıl kaygılanması gerekenler, başta BDP'liler olmak kaydıyla, tüm muhalefet partileri...

Dün Ali Sirmen yazısını şöyle bitiriyordu:

"Deniz Feneri davasına bakın ve söyleyin! 'Kim hesap veriyor?' Evet soruyorum:

- Deniz Feneri mi soruşturuldu, Deniz Feneri'ni soruşturmaya kalkanlar mı?

Yargı bağımsızlığının tarihe karıştığı Türkiye'de, pratikte milletvekili dokunulmazlığı yalnızca muhalefeti koruyor. Çünkü iktidarda olanlara dokunabilecek bir yargı yok.

Bütün dokunulmazlıkların yalnız kürsüyle sınırlandırılması gibi ilk bakışta kulağa hoş gelecek bir yola saparken çok dikkatli olmak ve bugünkü totaliter dikta iktidarının bu yolda neler yapabileceğini bir kez daha düşünmekte yarar var."

Haksız mı?


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 22 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional