Kitaplar Sürekli Yazılar Kitap Söyleşileri |
AYDINLANMA
EMRE KONGAR
TÜRKİYE-AB İLİŞKİŞİ: BİR ROMEO JÜLYET ÖYKÜSÜ!
Büyük bir aşktı Türkiye-AB ilişkileri... İlk hançeri 1980'de Yunanistan'ın (Türkiye olmadan, tek başına) AB'ye üye olmasıyla yedi... İkinci darbe Güney Kıbrıs'ın tam üyeliğiyle geldi... Fransa açıkça, bazıları sinsice, olumsuz tutum aldı... Derken işin içine, "Hıristiyan değerleri", "Türkiye'nin Müslüman olduğu" gibi "aile değerleri" de girdi... Sonunda, birbirlerine olan büyük aşklarını ilan eden AB ve AKP, elbirliğiyle bu aşkı öldürdü! Avrupa Birliği'nin 2012 Türkiye İlerleme Raporu 9 Ekimde açıklandı. Avrupa Komisyonu'nun 1998'den bu yana yayınladığı raporların eleştiri dozu en yüksek olanı olarak dikkat çekti. Aslında şu iki gerçeği açıkça ifade etmekte yarar var:
Nitekim raporda, davalarla ilgili olarak şu satırlar dikkati çekiyor: "Yargılama öncesi tutukluluk sürelerinin uzunluğu, aşırı uzunluktaki iddianameler endişe verici olmaya devam etmiştir. Yargı sistemine dönük genel eleştiriler de aynı sertliktedir: "HSYK ile ilgili olarak Adalet Bakanı ve Müsteşarının rolleri konusunda değişiklik yapılmamıştır. Ayrıca medya özgürlüğü, tutuklu gazeteciler, tutuklu öğrenciler, işkence konularında çok ciddi eleştiriler var; raporun tümüne bakılması iyi olur. Bu raporun iktidarı çok etkileyeceğini tahmin etmiyorum. Çünkü iktidarın, AB ile ilişkileri artık çok önemsemediği ortada. AKP'nin AB'den iki beklentisi vardı, ikisi de sonuçlandı:
Birinci amacın gerçekleştiği ve AKP'nin artık, Batı medyasında da yazıldığı gibi, "Orduya dayanmaya başladığı" ortada! İkinci amaç, türban konusunda AB, "Benim işim değil" havasına büründü ama sorun kendiliğinden gündemden düşmüş ve çözüm yoluna girmiş görünüyor. Bunların ötesinde AKP, AB'yi sadece içerdeki kamuoyuna, "Biz Batı'ya karşı değiliz" mesajı vererek liberallerin desteklerini almak için kullanıyordu, bu da erozyona uğradı; AKP'nin baskıcı politikalarından dolayı AKP-liberaller ittifakı zaten çatırdadı. İşin AB tarafına gelince, 1980'de Yunanistan'ın tam üye olmasıyla arkadan Güney Kıbrıs'ın da gelmesiyle, 1980 öncesi Türkiye-AB ilişkileri zaten yapısal bir değişime uğramış, adeta Türkiye-Yunanistan ilişkilerinin bire bir yansıdığı bir platform haline gelmişti. Üstüne üstlük bir de şu anda Yunanistan'da ve İtalya'da patlak veren ekonomik kriz ve Güney ülkelerindeki tehlikeli durum, AB'nin hem iç sorunlarını arttırdı, hem de ekonomik gücünü ve cazibesini zayıflattı... Ve araya "aile değerlerinin ve üyelerinin girmesiyle", ortaya iki sevgilinin de öldüğü, çağdaş ve uluslararası bir Romeo-Jülyet öyküsü çıktı! |
Tweet |
Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.
Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta
Son güncelleme tarihi 2 Ekim 2023