Kitaplar Sürekli Yazılar Kitap Söyleşileri |
AYDINLANMA
EMRE KONGAR
GÜLİZAR ERMAN OLAYI: ANLATILANLAR GERÇEK Mİ?
Bugün ülkemizin bağımsızlığını ve Cumhuriyetimizin kuruluşunu müjdeleyen, İzmir'in kurtuluşu... Günün özel ve genel anlamını, içerdeki ve dışardaki bütün okurlarım için anıyorum! Sevgili okurlarım, gazetedeki ve internet sitemdeki iki ayrı adresime, her gün yüzlerce elektronik mektup geliyor... Eksik olmasın arkadaşlar bazen bunları ayıklıyor... Bazen doğrudan ben de bakıyorum. Genellikle bu yolla gelen bilgiler, haberler, imzalar elbette tam güvenilir değil... Mektupların kimi, küfür, hakaret içeriyor, kimi temelsiz bir takım iddialar... Kimi, provokasyon amaçlı, kimileri de samimiyetle derdini paylaşıyor... Bilgi soranlar, yol göstermemi isteyenler de var. Bazen, bir çok yazara ve kişiye yollanan postalar da alıyorum, bunları fazla önemsemiyorum. Aşağıda sizle paylaşacağım mektup aslında böyle bir genel hitaplı mektup, bir sendika'dan imzalı olarak geldi. Belki de benim dikkatsizliğimden, bir iki gazete ve internet sitesi dışında, medyada pek yer aldığını görmedim. Onun için, bu Pazar yazımı bu mektuba ayırdım. Mektubu okurken, anlatılanların gerçekliğine inanamadım... Bu nedenle de yazımın başlığını mektubun sahihliğini sorgulayan bir biçimde koydum. Sendikadan gelen mektup üç kısımdan oluşuyor. Birinci kısım, (giriş ve sonuç bölümleri hariç) şöyle: "...Deri işçisi Gülizar Erman, ağır bir adaletsizlik kıskacına alınmış durumda. Birinci kısım medyadan destek istenerek bitiyor. İkinci kısımda Gülizar Erman'ın mektubu var. 30 Ağustos 2012 günü İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi'nde, Erman ailesi adına, sendikacılarla birlikte yapılan bir basın toplantısında açıklanmış. Altında adres olarak "Kadın Kapalı Cezaevi A-8 Gebze/Kocaeli" var. Yukarda özetlenen akıl almaz öyküyü ayrıntılarıyla anlatıyor ve medyadan destek istiyor. Mektuptaki ayrıntılar gerçekten akıl almaz, yürek paralayıcı... Biraz, Balyoz davasında, katılmakla suçlandığı toplantı sırasında yurt dışında bulunduğunu, ya da o sırada deniz altında çekim yaptığını kanıtlayan subayların tutukluluk halinin devamını ya da davada esas kanıt olarak kullanılan dijital belgede, 1500 dolayında yer, tarih, adres, isim hatalarının bulunmasına karşın bu belgenin gerçek olarak kabul edilmesi olayını anımsatıyor. Erman'ın mektubu izleyen üçüncü bölüm de şöyle: "Gülizar kardeşimizin ve Erman ailesinin duygularını aynen paylaşıyor, yaşanan bu adaletsizliğe ve zulme yargıtayda son verilmesini istiyoruz. Sevgili okurlarım, yukarda anlatılan serüven, Tuncay Özkan'ın Anne Hiç Canım Acımadı adıyla Cumhuriyet Kitapları'ndan çıkan son yapıtının "Giriş" bölümünde yazdığı "Gerçek olamayacak kadar gerçek" ifadesini anımsattı bana... Acaba mektupta anlatılan olaylar da "Gerçekten, 'gerçek olamayacak kadar gerçek' mi?" Birkaç yazıdır irdelemeye çalıştığım "Türkiye'nin Sorunu" da işte tam bu noktada düğümleniyor: Türkiye, demokrasi, hukuk, adalet, siyaset, kamuoyu, bu "Gerçek olamayacak kadar gerçeklerle" ne zaman yüzleşecek? |
Tweet |
Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.
Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta
Son güncelleme tarihi 20 Ocak 2025