Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

AYDINLANMA

 

EMRE KONGAR

 

90 YILLIK İLKE 3.300 YILLIK SAVAŞA KURBAN EDİLİRKEN - I
 

Türkiye'de her şey alt üst:

"Değişim ve reform" adı altında "geriye dönüş" yaşanıyor.

"İleri demokrasi" adı altında "baskı rejimi" yaygınlaştırılıyor...

"Komşularla sıfır sorun" iddiasıyla yola çıkıldı ve "kavgalı olmadığımız komşu kalmadı" neredeyse...

"Stratejik derinlik" adı altında, birkaç günde değişen "bağımlı ve sığ bir dış politika" izleniyor...

"Hukuk ve adalet" anlayışı ile hareket etmesi gereken Özel Yetkili Mahkeme mensupları, kendilerinin atamalarından sorumlu HSYK Birinci Dairesi Başkanı İbrahim Okur'un deyişiyle davalara "rakip takımla maça çıkan sporcular havasında" bakıyor.

İbrahim Okur şöyle diyordu:

"ÖYM savcı ve hâkimlerinin ruh halini, basketbol ya da voleybol maçında başlamadan önce saha ortasında kafa kafaya vererek galibiyet kararlılığı sergileyen sporcuların ruh haline benzetiyorum ben. Bu psikolojinin de etkisiyle kendilerine eleştiri getiren herkesi, mesela beni, gerçekleri görmemekle suçluyorlar."

"Özgürlük yargıçları" göreve başladı, "tutuklama kararları" veriyor...

"Sansürü kaldırıyoruz" denilerek, "basılmamış kitap müsveddeleri bile toplatılıyor, bunu yazan hapse atılıyor".

"Laik eğitim birliği politikası", "bütün eğitimin dinselleştirilmesi" projesi biçiminde uygulanıyor.

Elbette bütün bu terslikler, çelişkiler ve geriye dönüş yaşanırken, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesini ifade eden "Yurtta sulh cihanda sulh" ilkesi de ihmal edilemezdi!

Bu ilkeyi, Kurtuluş Savaşı'nın tam zafer anında, Trakya'da ve tüm ülkede bütün askeri harekatları durduran, Cumhuriyeti kurduktan sonra da komşu ülkelerle barış ve dostluk andlaşmalarıyla Türkiye'yi güvenceye alan Mustafa Kemal Atatürk dile getirmişti.

İsmet İnönü bu ilkeyi, İkinci Dünya Savaşı cehennemine Türkiye'yi sokmayarak sürdürdü.

Ecevit bile Kıbrıs harekatında, sadece soydaşların canlarını güvenceye alarak sınırlı bir alanda durdu, işgali adaya yaygınlaştırmak gibi bir maceraya girişmedi.

Şimdi ise bir yandan içerdeki baskıyı nefes alınamayacak ölçülerde arttıran, parti kongrelerini stadyumlara taşıyan, büyük camiler yaptırarak imzasını kent dokularına da vuran AKP iktidarı, bu ilkeyi de "Yurtta savaş, cihanda savaş" biçimine dönüştürmekte!

İçerde, yargı, ordu, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları, doktorlar, eczacılar, sendikalar, öğretmenler, gazeteciler, yazarlar ve muhalefet ile "savaşan" iktidar, şimdi bu "savaşkan" tutum ve davranışını sınır ötesine de taşıyor; Suriye ile sıcak savaşın eşiğine geldik!

İlginç olan, bu savaş tamtamlarının da "Bölgede istikrar", "Demokrasi ve insan hakları" adına çalınması...

Sanki Esad, çok kısa bir zaman önce "Kardeşimiz" değilmiş gibi...

O zamanlar bu sorunlar yokmuş gibi...

Sanki hemen sınırımızın ötesindeki Kandil, ülkemizin güvenliği için bir tehdit oluşturmuyormuş ve burayı halletmişiz gibi...

Sanki uluslararası mahkemelerce aranan Sudan Başkanı El Beşir'i ülkemizde ağırlamamış gibi...

Sanki Arap-Müslüman Dünyası'nda başka diktatör yokmuş gibi.

* * *

Anadolu'nun onbinlerce yıllık tarihi, Doğu-Batı ve Kuzey-Güney ekseninde pek çok göçe, yerleşime ve tabii, savaşa tanık olmuştur.

Batı'dan gelen saldırıların simgesi olarak genellikle yaklaşık üçbinüçyüz yıl önceki Truva Savaşı kullanılır.

Güneydoğu'da ise, okul kitaplarında okutulan ama kamuoyunda pek bilinmeyen, Truva ile hemen hemen aynı zamanlarda yaşanmış olan Kadeş Savaşı vardır:

Anadolu ile Arap yarımadası arasında binlerce yıldır süren bir çekişmenin doruk noktasında bir savaştır ve bugün de kan içinde yüzen Kuzey Suriye topraklarında yaşanmıştır.

Cumartesiye devam!


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 15 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional