Kitaplar Sürekli Yazılar Kitap Söyleşileri |
AYDINLANMA
EMRE KONGAR
ÇÖZÜM MÜ, GÖZ BOYAMA MI?
Cumhuriyet Ankara temsilcimiz Utku Çakırözer yine çok güzel bir habere imza attı: Cuma günü, ÖYM'lerdeki hâkim ve savcıların atamalarından sorumlu HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur ile bir konuşma yaptı. Aşağıdaki seçilmiş bölümler sizi yanıltmasın, Okur, ÖYM'lerin kaldırılmasından değil, yetkilerin yeniden düzenlenmesinden yana; ayrıca eleştirilerle birlikte olumu noktaları da vurguluyor: "1. Halkta artık 'ÖYM'lere ve özellikle de İstanbul ÖYM'lerine giden mutlaka tutuklanır' algısı doğdu. Şimdi yine Cuma günü Hürriyet'te yer alan Taha Akyol'un yazısından bazı bölümlere bakalım. Başta uyarayım, Akyol aşağıdaki teşhislerine karşın, ÖYM'ler hakkındaki olumlu noktalara da işaret ediyor ve değişikliğin aceleye getirilmesine karşı çıkıyor: " 'Örgüt' kavramını aşırı geniş tuttular, örgüt olmayan birliktelikleri örgüt saydılar! Prof. İzzet Özgenç gibi saygın bir hukukçu da belirtti, 'özel delil elde etme yöntemlerinden yararlanmak için' yaptılar bunu... Askeri hiyerarşiyi örgüt hiyerarşisi saymak, askeri görevi suçun işlendiği süre saymak gibi ciddi hatalar yaptılar... Örneklerden biri, İlker Başbuğ'un Genelkurmay Başkanlığı süresi içinde terör örgütü yöneticiliği yaptığının iddianameye yazılmasıdır!" Bazı bölümlerini aktaracağım bir başka yazı, Cengiz Çandar'ın , yine aynı tarihli makalesi: "Bu, başlıbaşına bir 'zulüm'dür. Önce içeri attılar, sonra içeri atmalarına meşruiyet sağlamak için 'terör örgütü kurdu' iddiasına dayandılar, daha sonra bu iddiaya delil aradılar, ondan sonra bunu bulamayınca 'bir iddianame nasıl yazılmamalıdır' diye hukuk fakültelerinde okutulması gereken bir iddianameyle yargılamayı başlattılar, bu süre zarfında hiçbir kaçma şüphesi ve delil karartması ihtimali bulunmadığı halde 'isnad edilen suçun ağırlığı'ndan ötürü Aziz Yıldırım'ı tutuklu yargılamaya devam ettiler." Ve bir kitap, Mehmet Haberal'ın "Belgelerle Silivri Gerçeği" isimli kitabı: Haberal bu kitapta, çeşitli kesimler tarafından, kamuoyunda kendine karşı yürütülen bir kampanyaya, Bülent Ecevit'in tedavi süreciyle ilgili gerçekleri somut belgelerle açıklayarak, yanıt veriyor. Bütün bu sakıncaları, ilk Silivri gözaltılarından beri sürekli olarak dile getirmeye çalışıyorum. Şimdi beş yıl sonra, bu mahkemelere ve davalara tam destek veren, bu yapıyı Anayasa hukukuna eklemleyen 12 Eylül 2010 referandumuna "Yetmez ama evet" diyen anlayışın da eleştirel çizgiye geldiğini görmek, belki bireysel olarak tatmin edici... Ama, geçen zaman içinde keskinleşen toplumsal kamplaşmalar, yıllarca süren tutukluluklar ve özellikle de adalet anlayışının aldığı yaralar açısından bugün gelinen nokta, çok ama çok acıtıcı! Üstelik daha da acıtıcı olan, "ÖYM'ler kaldırılacak" söylemiyle başlayan çalışmaların "Dağ fare doğurdu" biçiminde sonuçlanma olasılığının yüksek olması: Dün Akyol, bu mahkemelerin yetkilerinin, Ağır Ceza Mahkemelerinde aynen sürdürüleceğini belirtiyordu. Yine dün Ertuğrul Özkök, yapılacak düzenlemenin mevcut davalardan kaynaklandığına dikkat çekerek, "Bu davalar etkilenmeyecekse neden ÖYM'leri kaldırıyorsunuz?" diye soruyor ve ekliyordu: "Yoksa bu değişiklik şu anlama gelecektir: Dünkü Cumhuriyet'te Ülkü Azrak gibi, Köksal Bayraktar gibi hukuk otoritelerinin eleştirileri yer alıyordu. Kürşat Başar da haklı olarak umutsuz bir biçimde "Ne değişir" diye soruyordu. Unutmayalım ki, AKP iktidarı ne hizmet yaparsa yapsın, tarih onu hukuksuzluklar ve adaletsizlikler üzerinden değerlendirecektir! |
Tweet |
Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.
Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta
Son güncelleme tarihi 16 Eylül 2024