Değerli okurlarım anımsayacaklar, bundan iki Pazar önce AKP'nin Anayasa
Mahkemesi'nde yaptığı savunmadan pasajlar aktarmıştım.
Somut eylem yok, kitap-kaset var
- İddianamede, somut hiçbir eylemden bahsedilmemiş, müvekkilimizin kitap,
kaset gibi yazılı ve görsel eserlerindeki düşünceleri ile sosyal faaliyetleri,
yani düşünce ve inançları suçlama konusu yapılmıştır
Basın Kanunu ve masumluk karinesi ihlal edildi
- Sayın Savcı Nuh Mete Yüksel, müvekkilimiz hakkında hazırladığı iddianameyi
kitap şeklinde çok sayıda bastırarak, mahkemeye sunmadan önce basına dağıtmış ve
böylece Basın Kanununun 30. maddesini ihlal ederek müvekkilimiz aleyhinde kamuoyu
oluşturmaya çalışmıştır.
Özel sohbet kasetlerinde aleniyet yoktur
- Kaldı ki, üzerinde bazı teknik işlemler yapılarak sanığın çeşitli konuşmalarının
tahrif edilerek oluşturulan kasetler hukuka uygun delil olarak kabul edilemezler.
Sohbet kasetlerini kim, hangi yöntem ve amaçla elde etti?
- Burada asıl sorun kasetlerin içeriği değil bunların delil olarak kabul
edilip edilemeyeceğidir.
Nasıl kayıt ve muhafaza edildiği belirsiz sesler delil olamaz
- Anayasa Mahkemesi,19.08.1971 tarih ve Esas 1971/K1, K 1971/67 sayılı
kararında ... bant kayıtlarının ispat gücünü reddetmiştir.
Buna göre, nasıl kaydedildiği ve muhafaza edildiği belli olmayan ses
veya görüntü bantları delil olarak kullanılamaz.
Ses ve görüntü bantları mahkûmiyet kararına yetmez
- Bu tür bilgisayar çıktıları, e-mail, CD, bant ve yazıların davamızda delil olarak kabul edilebilmesi mümkün değildir.
- Yargıtay'ımız da müstekar kararlarında, tahrifat iddiası bulunmasa dahi ses bantlarının tek başına delil vasfını taşımayacağını açıkça ortaya koymuştur.
(CD ve disketler) Usulüne uygun doldurulmamışsa muhakemede kullanılamaz
- Hatta, diğer delillerle desteklense dahi ses veya görüntü bantları, bilgisayar
CD ve disketleri, usulüne göre doldurulup muhafaza altına alınmamış ve yine usulüne
uygun bir şekilde mahkemeye delil olarak sunulmamış ise, söz konusu bantlar hiçbir
şekilde delil niteliğini taşımazlar ve bunlar delil olarak muhakemede
kullanılamazlar.
- Bunların son aldığı şekle bakarak daha önce hangi şekilde olduklarının tespit
edilebilmesi; başka bir ifade ile bunlar üzerinde yapılan değişikliklerin
saptanabilmesi özel ihtisas ve teknik bilgi gerektiren bir durumdur.
Bilgisayar çıktılarına müdahale edilebilir
- İddia makamının sayın mahkemeye sunduğu yazıların bir kısmı bir bilgisayardan
çıktılarından ibarettir.
Kaldı ki bunların gerek ortaya çıkarılışı, gerekse şu andaki hali müdahaleye
açık durumdadır. Yani bunlar kolaylıkla değiştirilebilir. Dosyada yer alan bilgiler
ışığında, bu verilerin kesinlikle dokunulmadan korunduğu ve tahrif edilmediği
söylenemez. Ceza muhakemesinin en önemli ilkelerinden birisi olan "şüpheden sanık
yararlanır" ilkesi gereğince, bu konuda küçük bir şüphe dahi bulunsa mahkeme
bunları delil olarak kullanamaz.
Dava 2008 yılında Yargıtay'ın da onamasıyla beraatle sonuçlanmıştır.
Sevgili içerdeki ve dışardaki okurlarım, gördüğünüz gibi, bugün "Türkiye'yi
yeniden biçimlendiren" AKP-Gülen Cemaati ittifakı, ayrı ayrı oturdukları sanık
sandalyesinde evrensel hukuk kurallarına sığınıyor...
Bugün uyguladıkları hukuk ve özellikle Silivri'deki mahkemelerde olup bitenler
bu savundukları ilkelere ne kadar uygun acaba!?...