Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

AYDINLANMA

 

EMRE KONGAR

 

"ZWEIG SENDROMU"NA KARŞI "ŞIK SENDROMU"
 

"Zweig Sendromu" başlıklı Salı günkü yazımı Pazartesi günü saat 15 dolayında gazeteye yolladım.

Yazı daha yayınlanmadan akşam saatlerinde Nedim Şener, Ahmet Şık, Coşkun Musluk ve Sait Çakır serbest bırakılmıştı.

* * *

Artık, Silivri davaları başta olmak kaydıyla, Türkiye'deki adalet sistemi uygulamalarının "adaletsiz" olduğu, iktidardakiler de dahil, herkes tarafından söyleniyor.

Hükümet üyeleri, iktidarın eski ve yeni destekçisi kalemler (birkaç gözünü kan bürümüş vicdansız dışında) bu adaletsizliğin düzeltilmesi için tavır koyuyor.

Ama son dört tahliyeden başka somut bir gelişme yok...

Bu nasıl bir iştir anlamak olanaklı değil!

* * *

Cezaevlerinin insanlık dışı koşulları sayfa sayfa tefrika ediliyor...

Bu arada tutuklular, mahkumlar hastalanıyor, ölüyor...

Eşleri, anne babaları, sevdiklerinden uzak, hastalanıyor, ölüyor...

Bütün bunlardan sorumlu olan düzeni kuran iktidar, "üzüntülerini belirtiyor" ve olayları seyretmekle yetiniyor!

Ülkenin içindeki ve dışındaki meslek örgütleri, siyasal yorumcular ayakta:

İnsan hakları ihlalleri, medya mensuplarına, askerlere, sivillere, öğretim üyelerine, gençlere reva görülen muameleler Türkiye'nin imajını yer bir ediyor...

İçerden ve dışardan yükselen eleştirilerin, protesto seslerinin haddi hesabı yok...

İktidar sadece dinlemekle yetiniyor...

Kimi zaman da artık inandırıcılığını tümüyle yitiren eski "basın mensubu değil,terör örgütü mensubu" şarkılarını tekrarlıyor.

* * *

Hayatımda Nedim Şener'i bir tek kez, gazeteye ziyarete geldiğinde, çok kısa bir süre gördüm.

Ahmet Şık'la hiç karşılaşmadım...

Coşkun Musluk ve Sait Çakır isimlerini ilk kez odatv davasında tutuklandıkları zaman duydum.

Serbest bırakıldıktan sonra söylediklerini, yaptıklarını okudum, acılarını yüreğimde hissettim...

Bunları okurken, içerde yatan aziz dostum Prof. Mehmet Haberal'ı, benimle bir söyleşi yapan ve sonra bunu Özal üzerine yazdığı kitabında kullanan Soner Yalçın'ı, çok eskiden beri tanıdığım Yalçın Küçük'ü, üniversitesine konferansa gittiğimde yurt dışında olduğu için karşılaşamadığım, ama bir başka toplantıda tanıştığım Prof. Fatih Hilmioğlu'nu, hiç birini tanımadığım çeşitli rütbelerdeki emekli ve muvazzaf askerleri, bir bölümü Balbay gibi Özkan gibi dostum olan, çoğunun haberlerini, eserlerini okuduğum gazetecileri, yazarları, gösteri yaptıkları için içeri atılan evlatlarımız öğrencileri, adını sanını bilmediğim, hiç tanımadığım tutuklu ve mahkumları düşündüm:

Tahliye edilen dört farklı insan dört farklı öykü anlatıyor, dört farklı tepki veriyordu...

Hepsinin ortak yanı, öykü ve tepkilerin trajik olmasıydı...

Kim bilir içerde yatan yüzlerce, binlerce, onbinlerce kişinin trajedileri hangi boyutlara ulaşmıştı?

* * *

Öyle anlaşılıyor ki bu dört tahliyeyi bile içlerine sindiremeyen gözlerini kan bürümüş vicdansızlar da var.

Kimileri de Ahmet Şık'ın serbest kaldıktan sonra kendisine komplo kuranların peşine düşeceğini söylemesini ona "yakıştıramamışlar"...

Üzülmesinler, Zweig sendromuna yakalanmasından iyidir!

Not:18 Mart Çanakkale Zaferi kutlu olsun!


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 25 Mart 2024

Valid HTML 4.01 Transitional