AYDINLANMA
EMRE KONGAR
"KOKU" VE "KORKU"
Mustafa Balbay sadece bir gazeteci değildir...
Bir düşünce adamıdır...
Genç bir bilgedir...
Ve bir dil ustasıdır.
Yazılarında sadece özgün düşünceler, ilginç gözlemler, ufuk açıcı öneriler aktarmakla kalmaz, bunları etkileyici bir dil cambazlığıyla gerçekleştirir.
Bugün, "Tutuklu Gazete"nin ikinci sayısında yayınlanan ve içinde yine
bir benzetmenin yer aldığı yazısını aktarmak, onun üzerine bir "çeşitleme yazarak"
sevgili Balbay'a selam göndermek istiyorum.
Yazı şöyle:
"Her yer iktidar kokusuyla dolduğunda...
Mustafa BALBAY
Silivri 1 No'lu F Tipi Cezaevi
Tecrit Hücresi
İSTANBUL
Kızılderili reisi Seattle'ın, yaşadığı toprakları ABD yönetiminin satın
almak istemesi üzerine 1885'te Amerikan Başkanına yazdığı mektup küresel
değerdedir. Aradan yüzyıllar geçmiş olmasına karşın hâlâ güncelliğini korumaktadır.
O mektubun küçük bir bölümünü paylaşmak isterim:
'Gökyüzünü, toprağın sıcaklığını nasıl satın alabilir ya da satabilirsiniz?
Bunu anlamak bizler için çok güç. Bu toprakların her parçası halkım için kutsaldır.
Çam ağaçlarının pırıldayan iğneleri, vızıldayan böcekler, ak kumsallı kıyılar,
karanlık ormanları ve çayırları örten buğu, halkımın anılarının ve yüzlerce yıllık
deneyimlerinin bir parçasıdır.
Ormanlardaki ağaçların damarlarında dolaşan su, atalarımızın anılarını taşır.
Biz buna inanırız...
Bir gün bakacaksınız ki, göklerdeki kartallar, dağları örten ormanlar yok
olmuş... Her yer insan kokusuyla dolmuş.
İşte o gün insanoğlu için yaşamının sonu ve varlığını sürdürebilme savaşımının
başlangıcı gelip çatmış olacak...'
Kızılderili reisinin doğanın dengesine, güzelliğine, bütün canlıların bir arada yaşamasının insan için önemine vurgu yapan bu mektubu demokrasiye de uyarlanabilir.
Demokrasinin ayakta kalması da tıpkı doğada olduğu gibi bütün canlıların birbirini tamamlayan varlığına bağlıdır. Doğadaki ırmaklar, ağaçlar, canlılar gibi demokraside her kurum ötekine hayat verir. Hiçbiri tek başına bir önem ifade etmez. Her bir kurum ötekiyle birlikte vardır.
Eğer bir iktidar, 'demokrasinin tek kurumu benim. Benden başkası yoktur.
Her kurum benimle birlikte vardır' derse, orada erozyon başlamış, denge kaymış,
pek çok kurum fiilen ölmüş demektir.
Bugün Türkiye'de iktidar sahipleri böyle bir konumdadır.
Bir iktidar kendi sesi dışındaki tüm sesleri yok etmeye başladığı gün kendi varlığı da tehlikeye girmiş demektir.
Medyanın susturulması doğada oksijenin bitmesi demektir. Böyle bir ortamda en güçlü canlı bile ayakta duramaz.
Türkiye'de her yer adım adım iktidar kokusuyla dolmaktadır..."
* * *
Balbay genellikle sözcükleri böler, eğer, büker, onlara yeni anlamlar
verir, düşüncelerini esprili bir biçimde aktarır.
Yukardaki yazıda da Kızılderili reisi Seattle'ın mektubunu demokrasiye
uyarlaması yine hoş bir benzetme.
Şimdi ben tek bir harf değişikliğiyle Balbay'ın yazısı üzerine bir
çeşitleme yapmak istiyorum:
"Koku" sözcüğüne bir "r" harfi ekleyerek ürettiğim "Korku"
kelimesiyle.
Yazının başlığı şöyle oluyor o zaman:
"Her yer iktidar korkusuyla dolduğunda..."
Ve elbette bitiş cümlesi de şöyle değişiyor:
"Türkiye'de her yer adım adım iktidar korkusuyla dolmaktadır..."
Evet Balbay ve pek çok kişi içerde...
Ve korku dışarda her yerde!
|