Kitaplar Sürekli Yazılar Kitap Söyleşileri |
AYDINLANMA
EMRE KONGAR
"GÖRÜLMÜŞTÜR" DAMGALI BİR MEKTUP
Geçen gün masamda bir mektup buldum. Gönderenin adresi olarak L-8 Cezaevi K:5 SİLİVRİ yazılmıştı... Gazeteci-yazar Müyesser Yıldız'dan geliyordu... Sonunda, Silivri Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün "Mektup Okuma Komisyonu" tarafından basılmış "GÖRÜLMÜŞTÜR" mührü vardı. Cezaevlerinden çok mektup alıyorum. Hepsini tek tek aktarmak için yeterli yerim yok... Birini aktarıp, ötekileri aktarmasam da haksızlık etmiş olacağım... Bu nedenle kimi zaman bir-iki mektuba dikkati çekmekle yetiniyorum ve yüreğim yana yana bu tür mektuplara yeterince yer veremiyorum. "Yüreğim yana yana..." diyorum, çünkü tutuklu olarak, evrensel hukuk kurallarını hiçe sayan uygulamalara konu olan insanların hak ve adalet arama çığlıkları artık sadece sağır duvarlar arkasında kalıyor... Üstelik sayıları o kadar arttı... Olaylar o denli yaygınlaştı ki... Kamuoyunun ilgisi bile azaldı... "Ergenekon", "Balyoz" derken, "Şike" çıktı, şimdi bunlara bir de "KCK" eklendi... Sanki insanların tutuklu olarak yargılanmaları normalmiş gibi görülmeye başlandı. Herkes sadece kendine yakın hissettikleri içeri atılınca bağırıyor... Sıra ötekilere gelince susuyor! Bu arada hakimler savcılar yer değiştiriyor... Ve "tutuklu yargılamalar", trajediler sürüyor! Müyesser Yıldız, mektubuna, kitabından bahsettiğim için bana teşekkür ederek başlıyor ve imajı hakkında bir düzeltme yapıyor. "Beni sevgili Ruşen Çakır'dan değil, benden dinlemenizi, tanımanızı istedim. Sevgili Ruşen'e daha önce mektup yazıp 'Ülkücü' olmadığımı bildirdim, lakin önyargılar kolay yıkılmıyor demek ki. Türkiye'de insanlar, başkalarının ve çoğunlukla da düşmanlarının yapıştırdığı etiketlerle yaşamak zorunda kalıyor ne yazık ki... Üstelik bu yaftalar artık özgürlükleri de tehdit ediyor: Önce medyadaki muhbirler bir takım insanları yaftalıyor, daha sonra bu yaftalananlar emniyet tarafından göz altına alınıyor ve en sonunda da yargı tarafından tutuklanarak hapse yollanıyorlar. Ondan sonra umutsuz bir uğraş başlıyor: Bir yandan hukuk kurallarına uygun tahliye talepleri... Masumiyetlerini kanıtlamak için savunma çabaları... Öte yandan yine medya aracılığıyla yapılan kişilik infazlarına karşı duyurulmaya çalışılan sesler! Müyesser Yıldız'ın sadece kendisi hakkındaki imajı düzeltmek için söylediklerini aktardım yukarda. Aslında mektup bu sütuna sığmayacak kadar uzun. Gazeteciliğini, bakanlık müşavirliğini, yazarlık kariyerini, mesleğini nasıl tarafsız bir biçimde yapmaya çalıştığını anlatıyor daha sonra... Ve kendisine solcu çevrelerce "faşist" sağcı çevrelerce ise "komünist" dendiğini belirtiyor. Mektubunun devamında ise davası hakkındaki hukuksuzluklardan somut örnekler veriyor... En sonunda da bir anne olarak, oğlu ile olan ilişkisinin bu tutukluluk dolayısıyla nasıl etkilendiğini ve duygularını açıklıyor. Bir tutuklunun, bir sanığın, bir gazetecinin, bir yazarın, bir kadının, bir annenin trajedisi... Tutuklu yargılanan, adalet arayan, yüzlerce yazar, gazeteci, politikacı, sivil ve asker bürokrat, sade vatandaş, sözün kısası "insan" trajedilerinden sadece birisi! |
Tweet |
Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.
Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta
Son güncelleme tarihi 17 Mart 2025