Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

AYDINLANMA

 

EMRE KONGAR

 

BUSE
 

Bizim ikizlerden Ekonomi Profesörü olan Ebru'un bir sözü vardır, genel olarak ülkedeki işlere canımın sıkıldığını görünce:

"Baba, makroyu bırak mikroya bak!" der.

Çevremizdeki olumsuzluklara üzüldüğüm zaman, "Bunlara üzülmekten vazgeç, özel yaşamımızdaki güzelliklere odaklan" demek ister.

Sevgili okurlarıma bugün bir "özel güzellikten" söz etmek istiyorum.

Böylece belki ben de Ebru'nun tavsiyesine uygun olarak, "makrodan" bunalmış okurlarıma "mikro" bir güzellik ve bu güzelliğe bağlı bir umut verebilirim.

* * *

Denizle kumun vuslat çizgisinde, üzerimde tek bir şortla yürüyorum... Kulaklarımda dalgaların sesi, beynimde nostaljik imgeler, doğanın ve zihnimdeki güzelliklerin içinde kısa bir süre için yok olmaya çalışıyorum.

Birden arkamdan berrak bir çocuk sesi geliyor:

"Siz balık tutmayı biliyor musunuz?"

On-onbir yaşlarında, mavi gözlü, kumral, dünya güzeli bıcır bıcır bir kız çocuğu...

Herhalde benden hızlı yürüyerek arkamdan yaklaşmış...

Sırtıma vurduğum uzun kazma sapını görünce de muhtemelen balık oltasını anımsayarak benim balık tutmayı bilip bilmediğimi merak etmiş...

Bu soruyu merak etmesinin bir başka nedeni de, kumların üzerinde güneşlenen ailesinden hayli uzakta balık tutmaya çalışan amcasının yanından dönmekte oluşu.

"Evet biliyorum ama bu kıyıda balık tutulmaz ki" diyorum...

"Ama benim amcam şurada derenin ucunda tutuyor" diyerek çoktan arkamızda kalmış olan dere ağzını işaret ediyor...

"Demek ki senin amcan çok yetenekli, çünkü olta atanların balık tutamadıklarını ben yürürken görüyorum" diye yanıt veriyorum.

Arkamdan gelip laf atarak benimle konuşmak isteyen kız belli ki dünyaya açık, iletişim kurmak istiyor, dostluk arayışı içinde.

"Adın ne" diyorum...

"Buse!"

"Biliyor musun?" diyor, "Ben bir yaşında hala oldum!"

Kendinden çok büyük iki ağabeyi varmış.

Buse, ailenin üçüncü ve uzun bir aradan sonra olan son çocuğu.

Annesi evlerde çalışan bir "temizlik işçisi".

Babası "bir inşaatta bekçi ama güvenlik görevlisi işi yaptığı için polis maaşı alıyor."

Şimdi işin umutlu tarafına geliyoruz:

"Biz Ankaralıyız, on kişi geldik, amcalarımla filan, on günlüğüne bir ev kiraladık, ama beşi döndü çünkü onların izni bitti, annemlerle beş kişi kaldık, biz de üç gün sonra döneceğiz" diyor.

"Gelişen Türkiye'nin saldırı altındaki yaşam biçimi işte bu: Tam bir emekçi ailesi ama on günlüğüne bir sahil kentinde ev kiralayıp tatile geliyor" diye düşünüyorum.

"Kaçıncı sınıftasın?"

"Ortaokul bire geçtim."

"Okulu seviyor musun?"

"Evet, çok, hem takdir hem teşekkür belgesi aldım."

"Büyüyünce ne olacaksın?"

İşte o yanıt bütün dünyamı ışıldatıyor:

"Cerrah olacağım!"

* * *

Buse herhalde bu yazıyı okumayacak...

Muhtemelen bu konuşmayı ve beni de anımsamayacak...

Kiminle konuştuğunu da hiç bilmeyecek...

Ama ben ve siz onu bileceğiz...

Onun yeni Türkiye'yi kuracak genç kuşağın temsilcisi olduğunu bilerek umutlarımızı yineleyeceğiz...

Ve belki bir gün Buse'nin cerrah bıçağı hayatımızı kurtaracak...

Aynen yeni Türkiye'yi kurtaracak olan öteki Buse'ler gibi umudumuzu yeniden yeşerterek!


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 15 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional