AYDINLANMA
EMRE KONGAR
TUNCAY ÖZKAN'DAN TARİHE BİR NOT
Bağımsız ve tarafsız yargı iş başında:
Silivri'de artık tam bir hukuksuzluk örneği olarak cezaya dönüşmüş olan çok
uzun tutukluluk hallerinin sona ermesini, bazı sanıkların tahliye edilmesini
isteyen, aralarında mahkeme başkanı da olan yargıçlar bir yanda...
Ankara'da yıllardır Deniz Feneri e.V. davasını izleyen ve bazı sanıkların
tutuklanmasını isteyen savcılar öte yanda...
Gayet bağımsız ve son derece tarafsız yargı yönetimi tarafından, baktıkları
davalardan alınıyorlar!
Adalet Bakanlığı açıklama yaparak tutuklu ve hükümlü gazetecilerin büyük bir
bölümünün gazetecilik faaliyetlerinden dolayı değil, başka suçlardan içerde olduklarını
bildiriyor!
Pek doğal olarak tarih baba bunların tümünü not ediyor.
* * *
Bu arada tarihe başka tanıklıklar da sürüyor...
24 Temmuz'da yayınlanan "Tutuklu Gazete"de Tuncay Özkan,
"AKP sonrası Türkiye'de Muhalif Gazeteci Olmak" başlıklı yazısıyla bir
dönemi anlatıyor...
Yazının başlangıç bölümü şöyle:
"AKP iktidarının herkesten gizlediği bir 'Türkiye Projesi' var. Bu proje uygulamalarıyla
ortaya koydu ki; uygulayıcı lideri olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın otoriter
tutumu ile yerleştirilecekti.
Ben buna karşı çıktım. Recep Tayyip Erdoğan beni önce çalıştığım medya
kuruluşlarından uzaklaştırdı. Bu konuda yaptığı baskılara karşı kendi yayın şirketimi,
Kanaltürk Televizyonu'nu kurdum.
Kanaltürk muhalif olması yüzünden Maliye Bakanlığı tarafından iki yıl boyunca
bütün evraklarına el konularak incelemeye alınmış, film satan firmalar mali
denetime sokulmuş, Kanaltürk'e film satışı engellenmiştir.
Ayrıca Devlet Bakanı Egemen Bağış ve iktidarın görevlendirdiği danışmanlar ile
AKP yetkilileri Kanaltürk'e reklam ambargosu uygulamıştır. Ve reklam verenleri tehdit
etmişlerdir.
Ayrıca Kanaltürk'te yayımlanan haberler nedeniyle AKP Diyarbakır Milletvekili
tarafından kiralık katillere öldürtülmek istendim. Kanaltürk'ten çıkarken
kurşunlandım. Suikastçıların telefon konuşmaları yasal dinlemelere takılmış.
Suikastçı olayları itiraf etmiştir.
Kanaltürk üzerindeki baskılar artarak devam etmiştir. Kanal yandaşlarınca ele
geçirilene kadar bu baskılar devam etmiştir. Kanal çalışamaz hale getirilmiştir.
El değiştirince bütün sorunlar hemen çözülmüştür.
Türk siyasal hayatının son 20 yılına damga vuran Cumhuriyet Mitingleri 2006-2007
yılları arasında organize ettiğim 6 mitingden oluşmaktadır. Ben bu mitingleri
demokrasinin gelişimi için organize ettim. Hepsi sivil toplum örgütlerinin katılımıyla
gerçekleşmiştir.
4 Nisan 2007 Ankara Tandoğan mitingine 1,5 milyon kişi katılmıştır. 28 Nisan
Burhaniye mitingine 30 bin kişi katılmıştır. 29 Nisan İstanbul Çağlayan mitingine
3,5 milyon kişi katılmıştır. Ardından İzmir Gündoğdu meydanında yapılan mitinge
2 milyon kişi katılmış ve bu mitinglerin hiçbirinde olay çıkmamıştır. Mitinglerde
ortak slogan 'Ne şeriat ne darbe tam bağımsız demokratik Türkiye' olmuştur.
Ben mesleğimi ödünsüz yaptığım, özgür düşünme ve karşı çıkma hakkımı kullandığım
için tutuklandım. 23 Eylül 2008'den bu yana suçumu söyleyin dedikçe 'sen suçunu
biliyorsun' diyen savcılar ve tutukluluğu cezaya dönüştüren yargıçlarca
cezaevinde tutuluyorum. Yıldırılmak, engellenmek ve yok edilmek isteniyorum. 110
gündür de hiçbir gerekçe olmaksızın tek başıma tecrit hücresinde tutuluyorum...."
* * *
Tuncay Özkan'ın makalesi çok daha uzun...
Daha sonra başına gelenlerin ve Türkiye'deki durumun özetini kendi açısından
yapmaya devam ediyor...
Tarih baba bunları da kaydediyor!
|