"Silivri 2 No'lu Kapalı L Tipi Ceza ve Tutukevi'nin girişinde beni Bakırköy
Adliyesi'ne götürecek jandarma ve aracı beklerken odaya İnönü Üniversitesi eski
rektörü ve Ergenekon davası sanığı Fatih Hilmioğlu girdi.
...İlk sözlerden sonra Hilmioğlu sanırım bir süredir içinde tuttuğu ve zamanı
geldiğinde yani karşılaşmamızda söylemek istediği cümleyi yüzüme söyledi;
'Eee. dışarıdayken Ergenekon, Ergenekon diyordunuz, bakın şimdi siz de
buradasınız.' dedi...
...'Fatih bey, benim Ergenekon davasıyla ilgim, Hrant Dink cinayetiyle
ilgilidir. Ergenekon'da yargılanan bazı sanıklarla Dink cinayeti sanıkları
arasındaki bağlantıya dikkat çektim. Burada Danıştay saldırısı yargılanıyorsa
Dink cinayeti dosyası da Silivri'de yargılanmalıydı. Ergenokon'u da yargı
kesin kararını verene kadar iddia boyutuyla ele aldım' dedim...
...Silivri-Bakırköy arasında 1-1.5 saat süren yol boyunca düşündüm durdum.
Hilmioğlu her ne kadar sitem ediyor gibi konuştuysa da benim ve Ahmet'in durumunu
da özlü bir şekilde özetlemişti...
Tam zamanlı olarak Hrant Dink cinayetini araştıran bir gazeteci oldum...
...Bunları yazınca çok şeyin değişeceğini düşündüm hep. Evet çok şey değişti.
Türkiye ve dünya kamuoyu Hrant Dink'in devletin polisi, jandarması ve MİT'inin
gözü önünde öldürüldüğünü gördü, ihmali ya da kastı olan tüm devlet görevlilerini
isim isim öğrendi. Ama yalnızca öğrendi. O kadar. Hepsi terfi ettiler, bazıları
müsteşar, bazıları vali, bazıları Müdür oldu. Jandarmalar 6 ay hapis cezası
aldı. Tek ama tek bir polis yargı önüne çıkmadı, çıkarılmadı. Oysa cinayet polisin
gözü önünde işlenmiş Hrant Dink'in hayatını korumakla görevli polis, cinayetin
üzerini örtmek için mahkemelere yanıltıcı belgeler göndererek adalet arayanları
kör etmişti. Devletin tüm kurumlarıyla üzerini örtmeye çalıştığı cinayetin
üzerindeki örtüyü ise gazetecilik, onurlu gazetecilik kaldırdı.
Eee devlet boş durur mu? Sen misin Dink cinayetini araştıran...
...Böylece Hrant Dink'i öldüren katil Ogün Samast 20 yıl hapis istemiyle
yargılanırken ben 32.5 yıl hapisle yargılanan bir gazeteci oldum...
...Bu dinleme ve takiplerden bir sonuç alamamış olacaklar ki tetikçileri
aracılığı ile haber üzerine haber gönderip sanal alemde Ergenekon operasyonunda
tutuklanacak gazeteciler listesinin başına ismimi yazdırmaya başladılar.
Posta Gazetesi'ndeki köşemde başıma gelenleri / gelecekleri yazdım. Ölüme
hazırdım ama Ergenekon operasyonunda tutuklanacağım aklıma pek gelmiyordu...
...Ben yazdığım şeylerden sorumlu tutulacağım diye düşünürken hiç beklemediğim
bir biçimde yazmadığım şeyler ve yapmadığım şeylerden sorumlu tutularak 3 Mart
günü Ahmet ile birlikte gözaltına alındım ve daha sonra tutuklanarak Silivri'ye
kapatıldım...
Yakında iddianame çıkar (umarım), o zaman suçumuz neymiş görür savunmamızı
yaparız. Ama dünyada gazeteciler ve kamuoyu tıpkı Türkiye'deki çoğunluk gibi benim
başıma gelenin bir 'intikam operasyonu' olduğunu düşünüyor..."
AKP döneminde, "masumiyet karinesinin" nasıl tersine yorumlandığına, nasıl
insanların önce kimi zaman asılsız ve imzasız mektuplarla suçlanıp hapse atıldığına
ve sonradan yargılandığına ilişkin bir örnek.