Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

AYDINLANMA

 

EMRE KONGAR

 

KILIÇDAROĞLU'NUN EKRANLA İMTİHANI

Televizyon ekranı bir aynadır:

Programdaki kişinin özelliklerini yansıtır.

Aslında kısa süreli görüntüler, fotoğraflar, yanıltıcı da olabilir:

Üzerinde oynanmış görüntüler ya da çok kısa süren spontane tutum ve davranışlar kimi zaman çirkinlikleri, kusurları, kimi zaman da güzellikleri, erdemleri abartabilir!

Ama uzunca bir söyleşi programında, hele hele bir kişiye, bir lidere, bir veya birden çok medya mensubu soru yöneltiyorsa, o kişinin tüm özellikleri ekrana yansır.

* * *

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nu gerek NTV'de, gerekse CNNTURK'te, soruları yanıtlarken izledim:

İlginç bir lider portresi çiziyordu Kılıçdaroğlu.

* * *

Siyasal liderler genellikle "Karizmatik" bir portre çizmeye özen gösterirler.

Liderin "karizmatik" özelliklerine, gelişmiş demokrasilerde daha az, gelişmemiş toplumlarda daha çok önem verilir.

Çünkü gelişmiş toplumlarda, halk, seçmen, kendi sorunlarına kendisi sahip çıkar...

Liderden beklediği, bu sorunların çözümünde halkın eğilimlerini temsil etmesidir.

Oysa gelişmemiş toplumlarda, halk, sorunların çözümünü büyük ölçüde liderden, onun bilgi ve becerisinden, üstün niteliklerinden yani "karizmasından" bekler.

Aslında çok genel hatlarıyla, toplumların gelişmişlik katsayısının, liderlerden beklenen "karizma" düzeyini belirlediğini söyleyebiliriz:

Bir ülke ne denli gelişmişse, demokrasisi ne denli etkin bir biçimde işliyorsa, seçmenler politikacıları ne denli denetliyorsa, liderden beklenen "karizma" da o denli düşük olur.

Buna karşılık bir toplum ne denli azgelişmişse, demokrasisi ne denli kusurluysa, seçmenlerin politikacılar üzerindeki denetimi ne denli düşükse, liderden beklenen "karizma" da o denli yüksek olur.

* * *

Türkiye'nin bugün ulaştığı yarı gelişmişlik düzeyinde "kurtarıcı" yani "karizmatik" liderlere artık gereksinmesi olduğunu düşünmüyorum.

Seçmen bilinci, halkın demokrasiye katılımı ve politikacıları denetleme refleksi tam bir eşiğe erişmiştir gibi geliyor bana:

Azgelişmişlikten, gelişmişliğe geçiş eşiğidir bu eşik.

Türkiye bugünlerde, demokrasisini biraz daha iyi işletebilirse, azgelişmişlik düzeyini, kusurlu demokrasisini aşacak, hepimizin özlediği gerçek bir özgürlükçü demokrasiye doğru adım atabilecektir.

Tam bu noktada ülkenin, "Ben, ben, ben..." diye gürleyen, "Benim valim, benim bakanım, benim milletvekilim..." söylemiyle kendisini siyasetin eksenine ve tepesine oturtan, öfkeli, otoriter hatta totaliter, korku salan bir liderden çok, mütevazı, sakin, demokrat, güven veren bir lidere gereksinme duyduğu kanısındayım.

* * *

İşte Kemal Kılıçdaroğlu, televizyonlardaki görüntüsüyle, demokrasiye inanan, kendi kişiliğini de "demokrat" ilkeler çerçevesinde oluşturmuş ve geliştirmiş gerçek, (sahih) bir demokrat lider portresi çiziyor.

Yıllar boyunca, tanıdığım, birlikte çalıştığım, dostluk ettiğim liderler arasında "gerçekten demokrat" bir kişilik sahibi olarak Erdal İnönü'yü gördüm.

Şimdi Kılıçdaroğlu'nun ekrandaki performansına bakınca, bir ölçüde Erdal İnönü'yü anımsıyorum.

En aykırı sorular karşısında bile sükunetini bozmaması, en haksız saldırıları bile soğukkanlı biçimde karşılaması, bütün eleştirilere, mantıklı, düzgün, ikna edici yanıtlar vermesi, efendiliği, "Gerçekten demokrat bir lider", klasik siyasetçi tabiriyle "Bir halk adamı" imajı yaratıyor.

Tabii bu imaj, başarılı olması için yeterli mi; o ayrı bir konu.

Ama Ana muhalefet partisi lideri olarak bu imajıyla, Başbakan Erdoğan'ın öfkeli, tepeden bakan, azarlayıcı ve ben merkezci imajına karşı bir antitez oluşturduğu ve Türkiye'deki demokrasinin gelişmesine katkıda bulunacağı muhakkak.


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 30 Eylül 2024

Valid HTML 4.01 Transitional