Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

AYDINLANMA

 

EMRE KONGAR

 

PINARHİSAR'DAN BAŞBAKANLIĞA; SİLİVRİ'DEN NEREYE?
 

Zulmün en korkunç hali, olağanlaştığı, genel kabul gördüğü ve artık günlük yaşamın gerçeklerinden biri olduğu, esprilerde bile kullanıldığı haldir.

12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbeleri, dürüst bir yazar ve solcu olmanın ölçütünü neredeyse "hapis yatmış olmak" özelliğine indirgemişti:

"Hapse girmiş olmak", dürüstlüğün ve etkinliğin bir "garanti belgesi" olmuştu sanki.

Elbette bu durum sadece ülkemize özgü değil...

Dünyanın bütün baskıcı rejimlerinde özgürlük savaşımı verenler zaman zaman zulme uğramış, hapse girmişlerdir.

Daha sonra sadece hapisten çıkmakla kalmayıp devlet başkanlığına kadar bile yükselenleri vardır.

En klasik örnek Güney Afrika'nın lideri Mandela'dır.

Bu arada Türkiye'nin kurtarıcısı ve kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün de Kurtuluş Savaşı'nı, boynunda Padişahın, Şeyhülislamdan onaylı idam fermanıyla yaptığını, daha önce de Harbiye'de öğrenciyken bir süre hapis yattığını anımsatmak isterim.

Elbette Atatürk gibi, I. Dünya Savaşı döneminde, Osmanlı'nın çöküşü sırasında tarih sahnesine çıkan ve bir devlet kurarak bir ulus yaratan liderle veya sömürgeci ve ırkçı bir rejime karşı çıkan Mandela ile günümüz Türkiye'sindeki kişiler karşılaştırılamaz.

Atatürk ve Mandela örneklerini sadece insanlık tarihindeki siyasetin cilvelerine örnek olarak verdim:

Kimin kahraman, kimin hain olduğu, kimin ne zaman hapse gireceği, kimin kimi hapse atacağı "güncel" olaylara göre değil, "tarihin akışına" göre değerlendirilmelidir diye düşünüyorum.

İnsanlık tarihi açısından asıl değerlendirme ölçütleri, evrensel adalet, insan hakları, demokrasi, hak, hukuk gibi kavramlardır.

Şu anda hapiste olanların ve onları hapse atanların, durumlarını, konumlarını, eylemlerini, bu evrensel ölçütlere göre "tarih önünde" ve "vicdanları" ile hesaplaşarak değerlendirmeleri daha doğru ve gerçekçi olur!

* * *

Bu satırları ne hapiste olanlara bir teselli ne de onları hapse atanlara bir uyarı olarak yazıyorum:

Bu satırları, kimi zaman güncel değişmelerle, tarihin akışı arasındaki kesişme noktalarına işaret etmek için kaleme aldım.

Bir bakarsınız ki, bir gün Pınarhisar cezaevindeki bir mahkum ertesi gün başbakan olmuş...

Bir bakarsanız ki bir gün Silivri'deki bir tutuklu, ertesi gün bir milletvekili, bir bakan, bir başbakan olmuş!

* * *

Rahmetli annemin fazla mağrur görünenleri uyarmak için kullandığı bir söz vardı:

" 'Ne oldum' dememeli, 'ne olacağım' demeli" derdi.

Hiç kuşkusuz, bu söz, siyasal açıdan "mağrur" olanlar kadar "mağdur" olanlar için de geçerli...

Daha da açıkça söylersek, "zalimler" için olduğu kadar "mazlumlar" için de geçerli bir deyiştir bu.

Yeryüzünde zulüm ortadan kaldırılamadığı sürece, ne zalimler yok olur, ne de mazlumların trajedisi son bulur:

Sadece zaman zaman yer değiştirirler o kadar!

İşte demokrasi, insan hakları, hukuk devleti, sosyal devlet gibi kavramlar bu kısır döngüyü kırmak için gereklidir:

Kimsenin kimseyi zulüm yapmadığı, yapamadığı, yapamayacağı bir düzen için!

* * *

Türkiye'nin en önemli sorunu, insan haklarına dayalı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti düzeninin kurulması ve kurumlaştırılmasıdır.

Önümüzdeki seçimler bunun için bir fırsat daha sunuyor...

Bilmem bu fırsatı, hem partilerin gösterdikleri adaylar hem de bağımsız olarak adaylığını koyanlar çerçevesinde değerlendirebilecek miyiz?

Daha özgür, daha mutlu, daha demokratik pazarlar dileğiyle!


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 22 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional