Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

AYDINLANMA

 

EMRE KONGAR

 

DAVİD CAMERON'UN TÜRKİYE'YE BAKIŞI
 

Değerli okurlarım anımsayacaklar:

Benim, ülkemiz ve insanlarımız için önerdiğim "ulusalcılık ölçütü" "komşularımız ve müttefiklerimiz kadar ulusalcı olmamızdır."

Ne yazık ki Küresel neofaşizmin ülkemizdeki temsilcileri, kendi ulusal çıkarlarımızı, komşularımızın ve müttefiklerimizin ulusal çıkarlarının gerisine atmak istiyorlar.

Bunu gerçekleştirebilmek için de hem tarihimizi ve ulusal onurumuzu yozlaştırıyor, hem de güncel sorunlarda akla hayale gelmedik saptırmalar yapıyorlar.

* * *

Geçen hafta, bazı çevrelerin, "ABD'nin dış politikadaki akıl hocası" dedikleri bir ülkenin yöneticisi, Birleşik Krallık Başbakanı David Cameron Türkiye'ye geldi.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nde bir konuşma yaptı.

Bu konuşmanın satır aralarında çok önemli bilgiler ve mesajlar vardı...

Tabii anlayana!

Kendi görevini şöyle tanımlıyor:

"...400 yılı aşkın bir süre önce İngiltere'nin Türkiye'ye gönderdiği ilk resmi diplomatik temsilci İstanbul'a geldi.

William Harborne, beraberinde Kraliçe Elizabeth'ten hediyeler getirmişti.

Bir ulus olarak, tüccarlarımız için yeni ticaret fırsatları arıyorduk.

400 yılı aşkın bir süre sonra, en azından kısmen de olsa, benzer bir nedenle ben de onu takip ediyorum."

Cameron Türk-İngiliz ticari ilişkileri konusunda pek çok şey söylüyor ama en çarpıcı bölümlerden biri de şu:

"...Ve Britanya iş dünyasını, tıpkı Türk iş dünyasının yaptığı gibi, yeni piyasalar açmak konusunda daha hırslı olmaya teşvik ediyoruz.

Vodafone, Tesco ve HSBC, şimdiden Türkiye'de olan büyük Britanya yatırımlarından sadece üçü.

Böyle daha pek çok yatırım görmek istiyorum."

* * *

Cameron'un AB ve Türkiye hakkındaki şu sözleri demokratik ve laik bir Türkiye'nin önemini vurguluyor:

"...Avrupa'nın, dini ile değil değerleriyle tanımlandığını savunmaktan asla vazgeçmeyeceğim...

AB, laik bir kuruluştur.

Ve Avrupa'nın kapıları her inançtan insana ve belirli bir inancı olmayanlara, açıktır.

Aynı şekilde, Türkiye laik ve demokratik bir devlettir.

Tüm bunlar, Türkiye'ye Avrupa'da hoş karşılandığını hissettirmemiz için artı birer nedendir."

Cameron çok hoş bir benzetme de yapmış konuşmasında:

"...Şu sözleri kimin söylediğini biliyor musunuz: 'İşte Avrupalı olmayan bir ülke... tarihi, coğrafyası, ekonomisi, tarımı ve, takdire şayan insanlar olsalar da, halkının karakteri tamamen farklı bir yönü işaret eden bir ülke... Bu, tüm iddialarına ve inandıklarına rağmen tam üye olamayacak bir ülke.'

Bu sözler kulağa sanki Türkiye'yi tarif eden bir Avrupalı tarafından söylenmiş gibi gelebilir.

Oysa bu sözler, AB katılımı öncesinde General de Gaulle tarafından Birleşik Krallık için söylenmişti."

* * *

Bence Cameron'un en çarpıcı sözleri, gerek saptamadaki haklılığı, gerekse açık sözlülüğü bakımından şunlar:

"AB üyeliğine yönelik ilerlemenizin bu şekilde hüsrana uğratılabiliyor olması beni kızdırıyor.

Bu konudaki görüşlerim net.

'Türkiye kamp alanını korusun ama çadıra alınmasın' demenin yanlış olduğuna inanıyorum."

Cameron'un işaret ettiği şu "Kamp alanı ve çadır" metaforunu bizimkiler de anlasa işlerimiz bir hayli kolaylaşacak!

* * *

Cameron'un konuşması aslında oldukça çarpıcı:

Anahatlarıyla, Küresel dünyanın Türkiye'ye nasıl baktığını, onunla nasıl ve neden bütünleşmek istediğini, Türkiye'den ekonomi ve güvenlik alanlarında, Afganistan'da Ortadoğu'da İran'da nasıl roller beklendiğini açık yüreklilikle anlatıyor.

Bu arada Batı'nın ikiyüzlülüğüne de değinmiş.

Tabii akıllı bir devlet adamı olarak Türkiye'deki politikacıların ikiyüzlülüğünden hiç söz etmiyor, tam tersine Türkiye'yi övüyor.

Keşke bizim politikacılar da kendileri ve İslam Dünyası için böyle açık sözlü olabilseler!


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 22 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional