Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

AYDINLANMA

 

EMRE KONGAR

 

GS STADYUMU OLAYI: ÖFKENİN MEYVALARI
 

Ünlü sözdür:

"Rüzgar eken fırtına biçer!"

Bu sözü Galatasaray Stadyumu olayına uyarlarsak:

"Öfke eken protesto biçer!"

* * *

Yine ünlü bir atasözüdür:

"Öfkeyle kalkan zararla oturur" derler.

Sanıyorum bu söz özellikle politikacılar için geçerlidir.

* * *

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın öfkesi bütün ülkeyi geriyor...

Bir yandan farklılıklara dayalı sevimsiz duyguları düşmanlıklara dönüştürüyor, çeşitli eksenlerdeki kamplaşmaları derinleştiriyor...

Öte yandan işgüzar "kraldan çok kralcı" politikacıların ve bürokratların yüzünden muhaliflere ve halka yönelik bir zulme dönüşüyor.

Bu öfkenin ardında bir de "Ben" sorunu var:

"Benim bakanım"...

"Benim milletvekilim"...

"Benim valim"...

Söylemleri insanı nereye götürür?

İşin kötüsü bu "kişiselleştirilen iktidar söylemi" valiler, kaymakamlar, adalet ve maliye çalışanları tarafından da içselleştirilme ve benimsenme eğiliminde...

Anayasa, yasalar, yönetmelikler, gelenekler, hak ve adalet duygusu bu "kişisel iktidar söyleminin" gölgesinde kalıyor...

Ve zulme dönüşüyor!

* * *

Şimdi sakin bir kafayla Galatasaray stadyumunda TOKİ Başkanına ve Başbakan'a yönelik protestolara bakalım:

1) İlk protesto saat 18 dolaylarında Başbakan'ın stada geleceği anons edildiğinde yaşanıyor.

Bu tepki fark edilmemiş midir?

Fark edilmişse Başbakan'a bildirilmemiş midir?

Bildirilmiş ise bu protestoyu bile bile stadyuma gelmek ne anlam taşır?

2) TOKİ Başkanın önceden hazırlanmış yazılı konuşması Galatasaray yönetimi hakkında olumsuz yargılarla doludur.

Protestoları bu konuşmanın tetiklediği açıktır.

Galatasaray taraftarlarının bulunduğu bir stadyumda böyle bir konuşma yapmak tahrikten başka ne anlam taşıyabilir?

3) Adnan Polat, haklı veya haksız, pek çok nedenle Galatasaray taraftarları tarafından çok eleştirilen bir başkandır.

Taraftar yönetime karşı da olumsuz duygularla doludur ve stadyumlar bu duyguların dışa vurulduğu bir ortamdır.

Dolayısıyla genel ortam zaten protesto eylemlerine hazırdır.

4) Başbakan yine öfkeleniyor ve aşırı tepki veriyor.

Recep Tayyip Erdoğan, dünyada ve Türkiye'de protesto edilen ne ilk başbakandır ne de son başbakan olacaktır.

Ne kadar sevilirse sevilsin, ne kadar beğenilirse beğenilsin, bazı insanlar veya gruplar tarafından protesto edilmek demokratik ülkelerde bütün politikacıların kaçınılmaz kaderidir.

Üstelik Başbakan Erdoğan'a yönelik bu protesto ilk de değildir.

Başbakan daha önce, dünya basketbol şampiyonasında da seyirci tarafından protesto edilmiştir.

5) Başbakan yeni stadyumda Galatasaray'ın tek kuruşu olmadığını söylüyor; 400 milyona ihale edilen eski Ali Sami Yen stadyumunun değeri ve buradan sağlanacak gelir Galatasaray'nı katkısı değil midir?

Stadyumun maliyetinin 300 milyonu bulduğu, metro ve benzeri çevre düzenlemesi için de bir 300 milyon harcandığı söyleniyor.

Özellikle çevre düzenlemesi sadece yeni stadyuma özgü değildir ki...

Şişli Etfal Hastanesi de stadyumun yanına taşınacaktır.

Çevreye yapılan harcamalar, stadı da çok aşan oradaki büyük komplekse yöneliktir.

6) Başbakan'ın bu stadyumun yapılmasına büyük destek verdiği biliniyor; Başbakan bu desteğin kaynağını kendi cebinden mi ödemiştir, kullanılan fonlar vatandaşlardan toplanan halkın parası değil midir?

"Ben" söylemi, bu stadyumun yapılmasında ne kadar geçerlidir?

Başbakanların görevi zaten halka hizmet etmek, stadyumlar, köprüler yollar yapmak değil midir?

Olimpiyat stadyumunu kim yapmıştır?

Köprüleri kim yapmıştır?

Bunlar zaten devletin, halktan topladığı paralarla yapmakla yükümlü olduğu hizmetler değil midir?

7) Ya protestocuların kameralarla saptanacağını ve cezalandırılacağını belirten başkan Adnan Polat'a ne demeli?

Taraftarlarını harcayan ve "İktidarı 'ben söylemi' ekseninde kişiselleştiren" başbakanlara destek veren bu tutum ve davranışlar hangi kulüp başkanlığı geleneğine, bırakın kulüp yöneticiliğini, hangi demokrasi anlayışına, sığar?

* * *

Heykel, sanat, televizyon dizisi, içki derken AKP'nin, Başbakan Erdoğan'ın "ben" söylemiyle gittikçe kişiselleşen iktidarı spora da gölgesini düşürdü.

İşin korkutucu yanı bu "kişiselleşen iktidarın" bir de "Erdoğan'ın öfkesiyle" bütünleşmesi ve rejimle birlikte herkesin özel yaşamını da tehdit eder hale gelmesidir.

Türkiye'de rejimin ve insanların kaderi, Başbakan Erdoğan'ın öfkesini dizginlemesinde ve referandumda yüzde 42 ile "Hayır" diyen kitleyle biraz daha empati kurmasında yatıyor gibi görünüyor.

Bir rejimin ve bir ülkedeki insanların kaderinin bir kişinin duygusal tepkilerine bağlı olması ne kadar acı!

Demokrasi böyle acıları yaşamamak için icat edilmiş bir rejim değil mi!


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 22 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional