Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

AYDINLANMA

 

EMRE KONGAR

 

GAZAP VE AZAP... ÖFKE VE ZULÜM...
 

Gazap, kızgınlık, hiddet, öfke demek...

Azap da işkence, üzüntü, ıstırap anlamına geliyor.

* * *

Aslında her iki sözcüğün kökeni de Arapça.

Bu nedenle de her ikisinin de özgün hali "b" harfi ile bitiyor.

Ama Türkçe'de artık "p" ile yazılıp okunmaya başlanmış.

Önce bir telaffuz notu:

Gazap sözcüğünün bütün heceleri kısa okunur.

Azap sözcüğünde ise ikinci hece uzun okunur.

Örneğin "Allahın gazabı" dediğimizde, "gazabı" sözcüğünün bütün heceleri kısa okunur.

"Vicdan azabı" dediğimizde ise "azabı" sözcüğünün ikinci hecesi uzun okunur:

"Vicdan azaabı" gibi.

* * *

Şimdi bir de anlam notu:

"Allahın gazabı" dendiği zaman genellikle "Allahın öfkesi, kızgınlığı" anlaşılmaz...

"Çok kötü bir adam", eski deyimle "şerir" veya bir doğal afet anlaşılır.

Ben bu iki sözcüğün okunuşları arasındaki farkı öğrencilerime anlatmak için genellikle ikisini de aynı cümle içinde kullanır:

"Allahın gazabı adam hiç vicdan azabı çekmiyor mu" örneğini veririm.

"Gazap" sözcüğünün cümle içindeki kullanımına örnek olarak da genellikle eski zaman öykülerinde geçen ifadeler akla gelir:

"Padişah gazaba geldi, vezirin kellesini alıverdi" gibi.

* * *

Azap sözcüğü sadece "Vicdan azabı" olarak kullanılmaz ebette.

Hemen akla gelen yaygın kullanılışları arasında:

"Cehennem azabı"...

"Kabir azabı" gibi deyimler de vardır.

Bu her iki deyim de bitmek tükenmek bilmeyen büyük sıkıntı anlamına gelir.

* * *

Eskiden en çok korkulan şey yöneticinin gazabına uğramaktı...

Padişahın gazabına uğrayanlar en iyi olasılıkla azledilirlerdi.

Padişahı biraz daha kızdıranlar, biraz daha "gazaba getirenler" sürgüne gönderildi.

Padişahın öfkesini, gazabını iyice üstüne çekenler soluğu zindanda alırdı.

Böylece yöneticinin gazabı, bir başkasının "cehennem azabı" olurdu.

Elbette Padişahın "gazaba gelmesi" sonunda kellesini kaybedenlerin sayısı da hiç az değildi.

* * *

Kadiri mutlak yönetici olan padişahların, kralların, imparatorların psikolojileri hep ilgimi çekmiştir:

Acaba kaba kuvvetten, aileden aldığı güçle ve geleneklerden gelen, din adamlarınca da desteklenen bir biçimde ülkeleri, insanları Allah adına, din adına yöneten bu kişiler kendilerini nasıl görürlerdi?

Yanılmaz olduklarına mı inanırlardı?

Sürgüne yolladıkları, hapse attıkları, katlettikleri insanların sorumlulukları onları hiç rahatsız etmez miydi?

Hiç vicdan azabı çekmezler miydi?

Acaba "bireysel mutlak iktidar" böyle bir şey miydi; insanın vicdanını yok mu ediyordu?

* * *

Neyse ki artık günümüzde "demokrasi" ve "hukuk devleti" var!

İnsanlar artık başkanların veya başbakanların "gazaba gelmesinden", öfkelenmesinden ve kendilerine "cehennem azabı", "kabir azabı" çektirmesinden, zulmetmesinden korkmuyor!

Temel insan hakları ve özgürlükleri, yasalar, anayasalar, hukuk, adalet, yargıçlar, savcılar, avukatlar, vatandaşları, yöneticilerin öfkesinden, gazabından koruyor!

Her şey hukuk, adalet, eşitlik, özgürlük, demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti çerçevesinde cereyan ediyor!

Yöneticilerin, başkanların, başbakanların öfkesi, ülkede zulme dönüşmüyor!

Ne mutlu bize!


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 15 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional