Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

AYDINLANMA

 

EMRE KONGAR

 

CHP-AKP FARKI: DAYATMAYA KARŞI UZLAŞMA VE MUTABAKAT!
 

Ülkenin sorunları belli...

Bunları çözmek için önerilen seçenekler yıllardır tartışılıyor...

Dolayısıyla çözüm üretmek için allame-i cihan veya dâhi olmaya gerek yok...

Asıl gerekli olan, çeşitli seçenekler arasında seçim yapabilmek için "vizyon" denilen siyasal görüş!

Ve tabii ki çözüm kararlılığı ve temsil gücü!

"Temsil gücünden" kastım, seçimlerde alınan oy değil...

Herhangi bir sorunda, ilgili bütün tarafları kapsayacak, herkesi memnun edecek, hukuka, demokrasiye, insan haklarına, Anayasa'ya uygun çözümler bakımından, "temsil gücünden" söz ediyorum.

Yüzde 90 oy alarak iktidar olabilirsiniz ama kritik bir ülke sorunu hakkında çeşitli tarafların sadece biri lehine dayatmacı bir tavır koyarsanız, veya anayasayı ya da insan haklarını ihlal ederseniz...

Bir kesimin dışındaki bütün tarafları düşman görür ve onları kin ve nefret ile bir kamplaşmaya iterseniz...

O sorunun çözümüyle ilgili olarak "temsil gücünüz" var denilemez!

Böyle durumlarda tek taraflı ve dayatmacı olarak kullanılan sayısal temsil gücü, ne yazık ki bir sorunun çeşitli tarafları arasındaki sorunları çözmek yerine, derinleştirir, müzminleştirir, tarafları kemikleştirir ve düşmanlaştırır.

Böylece demokrasinin ana kuralı olan "farklı nitelik ve görüşteki insanların eşit haklar bağlamında bir arada yaşama iradesi" zedelenir.

Bu zedelenme sonucunda da o ülke de, o halk da, o rejim de yara alır.

Ne yazık ki AKP iktidarı sürekli olarak bu yanlışa düşmektedir.

* * *

Türkiye son sekiz yıldır tam anlamıyla "tek taraflı bir dayatma" yöntemi kullanan AKP iktidarına tanık oldu.

"Dediğim dedik" anlayışıyla, bırakın çeşitli toplumsal sınıf, katman ve grupları, Meclis'teki muhalefet partilerini bile yok sayan bir uygulama ile karşı karşıyayız.

AKP, sekiz yıldır büyük bir inatla uygulamaya koyduğu "Türkiye'yi dönüştürme" projesini kendi yandaşları ve dış müttefikleri dışında kimseyle görüşmeden, danışmadan ve tabii uzlaşmadan, uygulamaya devam ediyor.

Çok kısa zamanda tam bir fiyaskoyla sonuçlanan "Kürt Açılımı" başta olmak üzere, bütün açılımlarda ve en son Anayasa Değişikliği Paketi referandumunda da aynı yöntemi gördük, görüyoruz.

AKP kendi liderliği ve kendi kurmayları ile hazırladığı, yandaşları ile tartıştığı çözümleri, meclisteki sayısal temsil gücüne dayanarak, sürekli bir biçimde tek taraflı dayatıyor.

Ama sonuçlar hiç de halk ve rejim lehine olmuyor:

Kamplaşmalar artıyor...

Düşmanlıklar oluşuyor...

Oluşmakla da kalmıyor, bu düşmanlıklar kemikleşiyor!

* * *

İşte rejimi çıkmaza, tarafsızları ve muhalifleri de umutsuzluğa iten bu dayatmacı tutuma karşı, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun ve Bilim Kurulu Başkanı Prof. Sencer Ayata'nın açıklamaları yepyeni bir umut doğurdu:

Her sorunda, taraflar arasında bir uzlaşma arayacaklarını, toplumsal mutabakat üzerinden çözümler oluşturacaklarını belirtiyorlar.

Türban sorunundan Anayasa değişikliğine, Kürt sorunundan işsizliğe kadar bütün kritik sorunlarda bu iki sihirli sözcük CHP'nin genel politikalarını halkın bir umut olarak görmesine yol açtı:

"Uzlaşma"...

Ve "Toplumsal mutabakat"!

Bu iki sihirli sözcük aslında demokratik rejimin, demokratik felsefenin, çağdaş çoğulcu demokratik iktidar uygulamalarının olmazsa olmazıdır...

Aynı zamanda Türk halkının susadığı bir "çözüm yöntemidir"!


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 15 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional