Kitaplar Sürekli Yazılar Kitap Söyleşileri |
AYDINLANMA
EMRE KONGAR
ŞEHİT CENAZELERİ GELİRKEN: İLHAN SELÇUK'LA YAŞAM VE ÖLÜM ÜZERİNE...
Türkiye'nin dört bir tarafından gelen şehit cenazeleri yoğunlaşırken... Biz de, bu cenazelerden daima çok ama çok etkilenmiş olan İlhan Selçuk'u sonsuza uğurluyoruz. Dokuz yıl boyunca... Her iş günü... Önceleri Cağaloğlu'nda... Sonra Şişli'de... Odasında buluştuk. Konuştuk... Dertleştik. İnsanlar hakkındaki gözlemleri... Gazete hakkındaki eleştirileri, projeleri, önerileri... Anılarını... İzlenimlerini... Yaşamının en hassas sırlarını... Paylaştık. O sakin sakin... Ben heyecanlı, vurgulu... Kimi zaman yalnız... Kimi zaman Alev Coşkun ve Ertin Akgüç'le birlikte... Odasının kapısını nadiren kapattığımız için... İsteyenin gelip katıldığı sohbetlerde... Şehit cenazelerini... Terörü... Yaşamı... Ölümü... İrdeledik. İlhan Bey'in kendine özgü bir üslubu vardı konuşmayı başlatmak için: Ya bir soru sorar... Ya da bir olay anlatırdı: "Ne diyorsun şehit cenazelerine..." veya "Geçen gün Ülfet ve Turhan'la biraz dertleştik..." diye söze başladı mı, belli ki terörü, şehitleri, yaşamı ve ölümü konuşacaktık. Köşe yazarlığının verdiği alışkanlıkla düşüncelerini vurucu sloganlar biçiminde formüle etmeyi severdi. Ve tabii bu keskin zekası ve büyük birikimi ile bunu çok da iyi yapardı. Örneğin Ali Sirmen'in Salı günkü "Kendi Heykelini Yontan Adam" başlıklı muhteşem yazısında anımsattığı çarpıcı ifade hiç unutulabilir mi: "İnsanın yaşamı, kendi yonttuğu bir heykeldir!" Onun için her sohbet, her tartışma, yazacağı yazılar için yaptığı bir fikir cimnastiğiydi. Ağzından en sık işittiğim söz "Bak bundan bir yazı çıkar" ifadesiydi.
Toplumsal, siyasal ve ideolojik bilinci "Bilinç kendi kaderimizi belirleme
gücümüzdür" diye tanımlardı.
"Terörü, insanlık bilincine, ulusal bilince karşı bir saldırı olarak"
lanetlerdi.
Gelişmiş insan olmayı, insanlığın gelişmesini, kişinin kendi bilincinin ve
iradesinin bir ürünü olarak görür, "Hayatın en büyük iki gerçeği doğum ve ölümdür;
insanı insan yapan bunların arasını nasıl dolduracağına ilişkin kararlarıdır" derdi.
"Ölümden, kendi ölümünden konuşmayı bir tabunun yıkılması" olarak görürdü.
"Kendi ölümünü espri ile karışık bir biçimde yumuşatarak irdelemeyi bir aşkınlık
belirtisi" olarak kabul ederdi.
"Bağımsızlık ilkesini sadece toplumlar ve devletler için değil, bireyler için de
vazgeçilmez bir erdem" olarak nitelerdi.
Teröre, şehitlere çok üzülür, her şehit haberiyle derinden sarsılırdı.
"Türk-Kürt eşitliğine ve kardeşliğine" inanırdı:
Şehitler için "Gencecik çocukların yaşamı üzerinden Türkiye'yi bölüyorlar"
diye hayıflanırdı.
Gözaltına alınıp kalp krizi geçirmeden iki yıl kadar önce, "Gazetede artık
'İlhan Abi' dönemi kapandı" demeye başlamıştı.
Bu sözle kastettiği, Cumhuriyet'in kurumlaşması ve kendinden sonra da
aynı doğrultuda yoluna devam etmesi gerekliliğiydi.
Çevresini sürekli olarak ölümüne hazırladı.
Ama kendisi hiç ölmeyecekmiş gibi yaşadı:
Yaşadığı her anın bilincine vararak!
|
Tweet |
Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.
Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta
Son güncelleme tarihi 21 Nisan 2025