Kitaplar Sürekli Yazılar Kitap Söyleşileri |
AYDINLANMA
EMRE KONGAR
DOĞADA BAHAR, Sevgili okurlarım, bundan üç hafta önce, baharın güzelliğini algılarken, "içerdekileri" unutmamamız gerektiğini vurgulayan "Silivri'de Bahar" başlıklı bir Pazar yazısı yazmıştım. Aslında "içerdeki" arkadaşlara bir seslenişti bu. Cuma günü Mustafa Balbay da, okurlarından birinin çağrıştırdığı bir bahar yazısı kaleme aldı. O da "dışardakilere" sesleniyordu. Yazıyı gözlerim buğulanarak okudum... Sonra sonu gelmez düşüncelere daldım... Derken, hemen hemen aynı zamanda, biri dışardan içerdekilere, öteki içerden dışardakilere yazılmış bu iki bahar yazısını birlikte sunmak bana ilginç bir fikir gibi geldi; bilmem katılır mısınız? Anımsayacaksınız, Balbay'ın yazısı aslında iki bölümdü. Birinci bölümde harika bir okur mektubunu anlatıyordu. Ben sadece bahara ilişkin olan ikinci bölümü alıntıladım. SİLİVRİ'DE BAHAR
Bahar geldi.
Silivri'de hüzün var:
Silivri'de arayış var:
Çiçekler Silivri'de de açıyor...
Ey dışarıdaki sevgili okur:
Ey içerdeki sevgili okur:
Güzel günler gelecek...
Evet...
İÇİMDEKİ BAHAR
Bize baharın geldiğini serçeler müjdeledi. Nisan başından beri telleri ormana çevirdiler. Gün doğumundan gün batımına dek iki konup üç kalkıyorlar. Bize de alıştılar, bazen yere bile konuyorlar. Onlar tepemizdeki tellerde cik cik öterken, biz de havalandırmada 14 adıma 5 adım yürürken gökyüzünü ormana çeviriyorlar. Tanrım, o bulutlara çarpıp yankılanarak bize inen o sesleri şu minicik serçeler mi çıkarıyor! Bulunduğumuz yerin bir kilometre kadar çevresinde iğde ağaçları olmalı. Rüzgâr biraz sert estiğinde, derince bir nefes çekince iğde kokusunu alıyoruz. Ben mayısın ikinci yarısına "iğde mevsimi" derim. Bütün kış o incecik dallarıyla saklambaç oynarcasına kaybolan iğdeler baharla birlikte yeşil-beyaza bürünür, milimlik sarı çiçeklerinden metrelerce ötesine kokusu yayılır. Silivri'de bulutlar, kuşlardan daha hızlı yer değiştirir. Bir bakarsın yağmur yüklü bulutlar, bir bakarsın pırıl pırıl gökyüzü. En çok da baharda öyle... Yağmuru indirince de iyi indirirler. 18 Mayıs gecesini anlatmalıyım. Saat 02.20. Elimde Platon'un "Devlet" kitabı vardı. Birden çoksesli bir gürültü... Aniden yağmur gelmiş... Pencereye koştum. Dört yağmur sesi saydım. Demir parmaklıklara vuran damlalar tok sesli, sertti. Cama vuranların sesi yayılıyordu. Tepedeki saçaktan düşenler yolda bir araya gelmiş, oluklaşmışlardı. Toroslar'da bir yaylanın çoban çeşmesini andırıyordu. Havalandırmaya düşen damlalarsa, suyun suyla buluşma sesiydi. Öteki sesler bende kalsın! Bahar koğuşun içine gelmez mi; gelir elbet. Bahar meyvelerinden eriğin tadını aldık. Portakalı kestikten iki hafta sonra geldi, sulu, iri erikler. Havalandırmaya usul usul böcekler de gelmeye başladı. Geçenlerde bir uğurböceği kondu. Elimizden kolumuza bir yere konduramadık. Baharın özü; giderek artıyor nüfusumuz... Bir bahar daha var... İçimizdeki bahar! İnsan gittiği yere kendisini de götürür; iyimserliğiyle, kötümserliğiyle... Nasıl pencerenin buğusu dışarıdan silinemezse, sadece içeriden silinebilirse... İnsanın iç dünyasına da dışarıdan kimse müdahale edemez. Kişi içindeki baharı, kışı kendisi yaratır, kendisi bitirir. İçimdeki ormandan Botanik Parkı'ndaki ağaç dostlarıma selam olsun. Bir arkadaşımız fazla bekletince "ağaç oldum" demez miyiz? Biliyorum, Ankara'daki dostlarım bekler beni. Kimse beklemese de... Ağaçlar bekler! |
Tweet |
Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.
Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta
Son güncelleme tarihi 22 Nisan 2024