Kitaplar Sürekli Yazılar Kitap Söyleşileri |
AYDINLANMA
EMRE KONGAR
BARIŞ İÇİN ARABULUCULUKTAN SAVAŞTA TARAF OLMAYA...
Mehmet Ali Birand NTV'de, yardım filosu olayı için açıkça "Bu bir Erdoğan-Davutoğlu operasyonudur" dedi. AKP iktidarı, Türkiye'nin Ortadoğu'daki dış politika eksenini kaydırıyor! Sevgili okurlarım, Ortadoğu Savaşı dünya barışı bakımından tam bir çıban başıdır... Sadece Ortadoğu bölgesini değil, buradaki çatışmayı El Kaide aracılığıyla küresel terör boyutuna taşıdığı için tüm dünyayı da tehdit etmektedir. Dünya değiştikçe Ortadoğu'daki savaşın niteliği ve tarafları da değişti. Soğuk Savaş döneminde Arap-İsrail savaşı, ABD ile Sovyetler arasındaki güç dengesi çerçevesinde sınırlanıyordu. Sovyetler çöktükten, Soğuk Savaş bittikten sonra, ABD dünyanın ve bölgenin tek düzenleyicisi rolüne soyundu ama Filistin-İsrail savaşını bitiremedi... Tam tersine, Filistinlilerin temsilcisi olan Filistin Kurtuluş Örgütü FKÖ'yü bölmek için aşırı dinci HAMAS örgütünün ortaya çıkmasına göz yumdu, hatta destek verdi. Böylece sorun daha da karmaşıklaştı. Sovyetlerin çökmesinden sonra düşmansız kalan El Kaide, kendine yeni düşman olarak, ABD'yi seçti. Oysa El Kaide Sovyetlerin Afganistan'ı işgaline karşı ABD tarafından yaratılmış bir İslam mücahitleri ordusuydu. Ama düşmansız, hedefsiz kalınca, bu kez kendi yaratıcısını düşman olarak seçti. Varlığını sürdürebilmek için gerekli olan ideolojiyi de, Ortadoğu'dan, Filistin-İsrail savaşından, bu savaştan kaynaklanan İsrail ve ABD düşmanlığından sağladı. Böylece Filistin'in Gazze bölümünü egemenliği altına alan HAMAS, Beyrut'taki Hizbullah, İsrail'in haritadan silinmesini isteyen İran, Ortadoğu'da yepyeni bir güç cephesi yarattı ve El Kaide buradaki çatışmayı küreselleştirdi. Bütün bu gelişmeleri yakından izleyen ABD, oluşan bu yeni cepheyi dengelemek için Irak'ı işgal edip, askeri olarak da fiilen Ortadoğu'ya yerleşti... Gerek işgale destek sağlamak, gerekse Arap ülkeleriyle çevrelenmiş İsrail'e nefes aldıracak yeni bir devletin oluşumu için, Kuzey Irak'taki Kürtlerle işbirliğine girdi. ABD'nin Irak'ı işgalinden en çok etkilenen ülkelerden biri Türkiye oldu; PKK eylemleri gerek teknoloji gerekse etkinlik olarak tırmandı. Türkiye'nin arabuluculuk girişimleri, nükleer silah sahibi olmaya doğru gittiğinden kuşkulanılan İran'ın bölgede yeni bir tehdit oluşturmasıyla daha da belirginleşti. İran ile ABD-AB ve Suriye ile İsrail arasındaki arabuluculuk girişimleri ilk başlarda olumlu sonuçlar verebilecek gibi göründü. Fakat AKP iktidarının, ABD-AB tarafından bir terör örgütü olarak kabul edilen HAMAS'la yakınlaşması, İran'a kefil olur görünümüne girmesi ve uluslararası platformlardaki İsrail karşıtı söylem ve davranışları, bu "tarafsız" arabuluculuk imajını yavaş yavaş İsrail-ABD karşıtı bir "taraf" olma yönünde etkilemeye başladı. İsrail de bölgedeki saldırgan ve hukuk tanımaz tutumuyla Türkiye'nin haklı tepkilerini davet etti ve bu imajın güçlenmesine yol açtı. İsrail'i çok ağır sözlerle suçlayan Başbakan "Dostluğumuz ne kadar değerliyse, düşmanlığımız o kadar şiddetlidir... Artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı aşikardır" dedi. Başbakan'ın bu sözleri, Türkiye'nin Ortadoğu'da "barışı gerçekleştirmeye çalışan tarafsız arabulucu" rolünden, son derece tehlikeli "sıcak savaşta taraf" olma rolüne doğru bir değişimi işaret etmesi bakımından önemlidir. Ortadoğu politikasındaki bu değişmenin, genel dış politika eksenini etkilemeyeceğini düşünmek ise fazla saflık olacaktır. |
Tweet |
Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.
Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta
Son güncelleme tarihi 2 Aralık 2024