Kitaplar Sürekli Yazılar Kitap Söyleşileri |
AYDINLANMA
EMRE KONGAR
KURULTAY KONUŞMASI III: DİNCİ VE IRKÇI SÖYLEM YERİNE SOSYAL DEMOKRAT SÖYLEM
Kılıçdaroğlu'nun Kurultay konuşması üzerine doğrudan yazdığım üçüncü ve son yazı bu. Tabii ilerde de zaman zaman bu konuşmaya atıf yapıp "hesap soracağız"! "Şu sözleri vermiştin, hadi bakalım, ne yapıyorsun görelim" diyeceğiz. Ama bu hesabın sorulabilmesi için önce CHP'nin iktidara gelmesi gerek. Çünkü ne olursa olsun, muhalefette ahkâm kesmek, iktidarda iş yapmaktan kolaydır. Ben Kılıçdaroğlu'nun vaat ettiklerini yapacak samimiyete ve dürüstlüğe, daha da önemlisi, birikim ve yeteneğe sahip olduğunu düşünüyorum. Zaten bu nedenle Kurultay konuşmasını çok önemsedim. Bu son yazımda Kılıçdaroğlu'nun siyasete genel yaklaşımını, nasıl bir iktidar vizyonuna sahip olduğunu irdelemeye çalışacağım. Konuşmanın ana hatlarına, genel yaklaşımına ve konuşma sonrası yapılan eleştirilere baktığımızda, bir genel çizgi çok açık olarak ortaya çıkıyor: Kılıçdaroğlu, demokrasinin iki büyük düşmanı olan ırkçılığa ve dinciliğe prim vermeyecek... "Sivil dikta" söylemlerine yol açan antidemokratik uygulamalara, imtiyazlara, lider sultasına son verecek... Demokrasiyi güçlendirecek; sosyal adalet, sosyal güvenlik ve sosyal devlet ilkelerinin simgelediği gerçek bir sosyal demokrat çizgi izleyecek! Aslında konuşma sonrasında yapılan eleştirilere baktığımızda yukarda belirttiğim çizgilerin ne denli belirgin olduğu iyice ortaya çıkıyor: Eleştiriler birkaç noktada toplanıyor, dış politika ve kaynak sorunları vurgulandıktan sonra, özellikle de "Kürt demedi", "Alevi demedi" ve "Türban sorununa değinmedi" başlıkları ön plana çıkıyordu. Bence asıl konu "Kürt, Alevi ve Türban" gibi üç kırılma eksenini temsil eden sözcükleri telaffuz etmemesidir. Etnik ve dinsel-mezhepsel ayrışma eksenlerini vurgulamaması dışında, Kılıçdaroğlu, "Türban" konusunda da "merdiven altında üretim yapan başörtülüler" söylemi ile, bir dinsel-siyasal simge niteliği kazanmış olan "Türbanı" bu tuzak kimliğinden kurtarmaya, asıl sahip olduğu sosyo-ekonomik bağlama oturtmaya kararlı olduğunu göstermiştir. Türkiye'nin karşı karşıya olduğu sorunların nasıl tanımlandığı, onları çözmek için önerilecek yöntemleri de belirler. Sorunu etnik veya dinsel-mezhepsel çizgide tanımlarsanız, çözüm de demokrasinin evrensel kural ve kurumlarından uzaklaşır, etnik ve dinsel-mezhepsel ayrımcı çizgiye oturur: Sorunu çözeyim derken birdenbire kendinizi ırkçı ve dinsel-mezhepsel çizgide, sorun sahiplerini "ötekileştirme" ve "yabancılaştırma" tuzağının kapanına sıkışmış bulursunuz. Kılıçdaroğlu konuşmasında Türkiye'nin sorunlarını evrensel demokrasi ve sosyal demokrasi çizgisinde çözeceğini ilan ediyor: Yüzde On barajının indirilmesi... Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılması... Dokunulmazlıkların kürsü konuşmaları ile sınırlandırılması... Siyasi Ahlak Yasası'nın çıkarılması... Parti içi demokrasinin sağlanması... Mecliste, iktidarın harcamaları için "Kesin Hesap Komisyonu" oluşturulması ve bu komisyonun başkanlığını Anamuhalefet Partisi Genel Başkanının yapması... Kürt ve Alevi sorunu da denilen sorunların genel demokratik standartların yükseltilmesi ile çözüleceğine ilişkin ipuçlarıdır. Bunlara ek olarak: İstihdamın arttırılması... Sosyal Güvenlik tedbirleri... Merdiven altında çalıştırılanların sosyal güvenlik kapsamına alınması ve tabii bu bağlamda "türbanlı" istismarının önlenmesi... Emeklilerin durumlarının düzeltilmesi... Sadaka Devletinden Sosyal Devlete geçiş... Demokrasiyle birlikte Sosyal Devlet ve Hukuk Devleti ilkelerinin güçlendirilmesi yoluyla Sosyal Demokrasinin geliştirilmesine yönelik ipuçlarıdır. Kılıçdaroğlu'nun liderliğindeki CHP bütün bunları gerçekleştirebilir mi? Bu konuda bir umut oluştuğu muhakkaktır. Bundan sonraki aşama, CHP'yi iktidara getirip ona bir şans tanımak olacaktır. |
Tweet |
Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.
Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta
Son güncelleme tarihi 2 Aralık 2024