Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

AYDINLANMA

 

EMRE KONGAR

 

DEVRİM SEVİMAY VE DANİ RODRİK'TEN MEDYA ETİĞİ SORUNLARI
 

Değerli gazeteci Devrim Sevimay, Milliyet'te yine çok başarılı bir röportaja imza attı:

Türk kökenli Harvard ekonomi profesörü Dani Rodrik'le, "Balyoz Darbe Planı" iddialarıyla ilgili olarak yazdığı blog (cdogangercekler.wordpress.com) hakkında konuştu.

Rodrik blogunda, bir soruya verdiği yanıtın orijinal metnini de yayınladı.

Bir medya etiği dersi niteliği taşıyan bu metni odatv.com tarafından alıntılanan biçimiyle okurlarımla paylaşmak istiyorum.

* * *
Taraf gazetesine elbette ki kızgınım. Balyoz haberini yaparken gazeteciliğin ilkelerinden çiğnemedikleri kaldı mı?

Saygın bir gazetenin, ortaya bir bavul dolusu ağır ithamlar içeren belgelerle karşı karşıya kaldığı zaman yapması gerekenleri size sıralayayım.

Birincisi, kaynağın güvenli olduğu ne kadar araştırılmıştır?

1. Orduda görev yapmış emekli bir subay, (belgeleri gazeteye gönderen gizli kişiyi kastediyor. E.K.) sadece 1. Ordunun değil, değişik kolorduların, hava harp akademisinin, jandarmanın, deniz kuvvetlerinin gizli belgelerine nasıl erişebilmiştir?

Bu belgeleri neden 7 yıl saklamak ihtiyacı hissetmiştir?

Bu soruların tatmin edici cevapları varsa, Taraf yazarları henüz bizle paylaşmamıştır.

İkincisi, belgelerin ve CD'lerin gerçek olduğu bu konuda donanımlı bir teknik kurum tarafından araştırılmış mıdır?

Bilgisayar ortamında sahtecilik yapmak o kadar kolayken, üç gazetecinin, biz oturup CD'leri inceledik ve 2003'te 1. Ordu'dan çıkmış olduklarına kanaat getirdik demelerinden daha komik bir şey olabilir mi?

Üçüncüsü, belgelerin gerçek olduğu kanaatine varılmışsa dahi, yayın yapılmadan suçlanan şahısların görüşlerinin alınması ve suçlamalarla beraber yayında aktarılması gerekir.

Bunun yapılmamış olması için en ufak bir mazeret yoktur. Ne delillerin karartılması, ne suçlananların kaçmaları, ne de başka bir şey sözkonusudur.

Dördüncüsü, en azından eldeki belgelerin muhtevası doğru aktarılmalı, yalan olduğu bilinen şeyler (mesela Balyoz Harekat Planının altında Çetin Doğan'ın imzası olduğu) ısrarla tekrarlanmamalıdır.

Bu kadar vahim iddiaları ortaya atanların, ellerindeki kanıtları kamuoyu önünde sorgulamak isteyenlere "biz sizin sorularınızı cevaplandırmak istemiyoruz" deme lüksü yoktur.

Biliyorsunuz, Çetin Doğan onları TV'de tartışmaya çağırdı. Çıkmadılar.

Siz onları bana soracakları üç soru karşılığında benim onlara yönelteceğim üç soruya cevap vermeye davet ettiniz. Bunu da reddettiler.

Savunamayacakları yayınlar yaptıklarını biliyor olmalılar.

* * *

Rodrik'in Sevimay aracılığıyla Milliyet'te sorduğu üç soru şuydu:

1. Üzerinde ıslak, kuru veya elektronik hiçbir imza bulunmadığı halde Taraf gazetesi ısrarla Balyoz Harekat Planı adlı belgenin altında Çetin Doğan'ın imzası var diye yayın yapıyor.

Balyoz Harekât Planı belgesini ilk ortaya çıkarmış şahıs olarak, bu belgenin altında Çetin Doğan'ın imzası olup olmadığını kamuoyuyla paylaşır mısınız lütfen?

Eğer imzası yok ise, bu vesileyle kamuoyunu yanıltıcı haber yaptığınız için özür dilemek ister misiniz?

2. Size teslim edilen belgelerin ve Balyoz Harekât Planı ile eklerini içeren CD'lerin gerçek olduğuna kanaat getirmek için bu belgeleri yayımlamadan ne gibi bir inceleme yaptınız?

Böyle bir kanaate varmanızı sağlayan teknik donanımınızı bizlerle paylaşır mısınız lütfen?

3. Sizin bizlerle paylaştığınız kadarıyla inceleme fırsatını bulduğumuz belgelerde birçok tutarsızlık ve çelişki gördük.

En basitinden, hem 2 Aralık 2002 tarihli 11 sayfalık Balyoz Güvenlik Harekât Planı'nda, hem de bu planın J-Ek'inde 2005 yılında gerçekleşen bir kongrenin kapanış tebliğinden bire bir alıntılar var. Tebliği sunan kişi, bu fikirleri ilk defa 2005'te açıkladığını söyledi.

Eğer bunun nasıl olabildiğine dair mantıklı bir açıklamanız yoksa, belgelerin gerçekliğinden şüphe duyabilir miyiz sizce?

* * *

Çok başarılı bir işe daha imza atmış olan Sevimay bu üç sorunun öyküsünü ve Baransu'nun tutumunu da şöyle anlatıyor:

...Bu söyleşide hiç denemediğimiz bir şey daha yaptık. Sayfamızı başka bir meslektaşımıza açıp söyleşi konuğumuza kendisinin de soru sormasını istedik....

...Tabii bu düşüncemizi ilk açtığımız taraf söyleşi konuğumuzun kendisi oldu. "Üç soru siz soracaksınız, üç soru Mehmet Baransu. Yanıtlarıyla beraber söyleşinin içinde bir kutu olacak" dedik. Dani Rodrik hemen kabul etti. Mehmet Baransu da...

Rodrik üç sorusunu aynı gün gönderdi.

Baransu'dan da geldiği anda "soru takası"nı yapmayı planlıyorduk ki Mehmet Baransu özür dileyerek aradı.

Sorularını bize göndermeden önce haklı olarak bir de çalıştığı gazetenin yöneticileri olan Ahmet Altan ve Yasemin Çongar'a danışmış. Ortaklaşa olarak nasıl Çetin Doğan'ın tutuklanmadan önce birlikte canlı yayına çıkma tekliflerini reddettilerse aynı mantıkla buna da katılınmaması gerektiğine karar vermişler.

Baransu, "Biz gazeteciyiz, bir haber yaptık, şimdi konu mahkemede. Bunun dışında konunun bir tarafı pozisyonunda olmak istemiyoruz" dedi.

* * *

İşte size 2010 Türkiye'sindeki en önemli gündem maddelerinden birini oluşturan bir dava ve bir haber hakkındaki medya etiği tartışmaları...

Gelecek kuşaklar utanarak okuyacaklar herhalde!


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 22 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional