Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

AYDINLANMA

 

EMRE KONGAR

 

HAPİSHANEDE YILBAŞI: HIZLAN, DEĞİŞİM, PAMUK VE HAKAN


 

Yeni yılın bu ilk Pazar yazısında yılbaşını hapishanede ve hastanede karşılamanın nasıl bir şey olduğu hakkında bir iki fikir kırıntısı karalayacaktım.

Doğan Hızlan'ın "hümanistliğini" yansıtan duygusal yazısı ile Ahmet Hakan'ın Türkiye'deki siyasal ve toplumsal iklim değişikliğini vurgulayan yazısını okuyunca, onların sözleri üzerinden düşüncelerimi aktarmaya karar verdim.

Doğan Hızlan'ın 1 Ocak 2010 tarihinde yeni yıl kutlamalarına ilişkin yazdığı "Yumuşak geçiş taraftarıyım" başlıklı yazısında şu satırlar dikkatimi çekti:

"...Acıların, ölümlerin, kıyımların, zulümlerin geçen yılda kalmasını dilemek yeni yıla girişte tuttuğum tek dilektir.

Hastaların, gecesini-gündüzünü bir hapishane odasında geçirenlerin, umutsuzluğun bir kene gibi yapıştığı insanların ve haksızlığa uğrayan masumların olduğu bir yerde, her şeye rağmen neşelenmek pek de benim tabıma uygun değil..."

* * *

Türkiye nasıl bu hale geldi?

Neden yeni yıl yazıları artık hapishane-hastane ekseninde yazılmaya başlandı?

Yoksa ülkemizin siyasal atmosferi artık boğucu bir hapishane havasına mı dönüştü?

Sanıyorum bu konudaki değişimin anahtarını, laikleri demokrat olmamakla eleştiren Orhan Pamuk'a bir mektup yazarak "demode oluyorsun" uyarısı yapan Ahmet Hakan açıklıyordu:

Yine 1 Ocak 2010 tarihli olan yazının şu satırları, Türkiye'nin AKP iktidarı döneminde yaşadığı değişimi yansıtıyordu:

"...Ama Orhan Pamuk Bey, siz buralardan bir parça uzaklaştıktan sonra...

Memlekette bir şey oldu, tuhaf bir şey...

...Hani eskiden mazlum konumuna düşürülen, her daim mağdur edilen 'muhafazakarlar' vardı ya...

İşte o 'muhafazakarlar', artık sizin bildiğiniz eski 'muhafazakarlar' değiller...

Güç ellerine geçti... Kudretli oldular... Muktedir oldular...

Ve maalesef onların da pek fazla demokrasiye saygıları kalmadı. '

Gık' diyenin üstüne çullanıyorlar...

'Eleştiri hakkı' falan dinlemiyorlar.

Öyle tahammülsüzleştiler ki, aleyhlerinde yayın yapan medya organlarını sinsi planlarla susturmaya kalkışıyorlar.

'Farklı yaşam tarzları'na karşı 'şimdilik' müsamaha gösterdikleri izlenimi veriyorlar...

'Ergenekon' diye masalsı yönleri hayli fazla bir şey icat ettiler, azıcık inançsızlık gösterene hemen yapıştırıyorlar 'darbeci' etiketini...

Yani sizin anlayacağınız Orhan Pamuk Bey...

Buralarda artık 'laiklerin demokrasiye olan saygısı' meselesinden ziyade 'muhafazakarların demokrasiye olan saygısı' meselesi daha popüler..."

* * *

Aslında Orhan Pamuk'un yanılgısı, Türkiye'de kendine "aydın" diyen ama AKP iktidarının paralelinde "tatlı su aydınlığı" yapan kesimin ortak yanılgısıydı:

Bunlar sahte bir "Demokrasi Havarisi" rolü oynarken, somut siyasal baskılara, hapishanelerde yatanlara, yargılanan gazetecilere ve yazarlara, el konulan gazete ve televizyonlara sırtlarını çevirip, yanlış bir "laik-muhafazakar" çekişmesini, olmayan bir darbe tehdidi üzerinden iktidar adına savunuyorlardı.

* * *

İktidarlara sığınarak, hele hele uygulamalarıyla temel hak ve özgürlükleri tehdit eden iktidarlara yamanarak "aydın" olunmaz, olunamaz!

Doğan Hızlan'ın ve Ahmet Hakan'ın 2010 yılının başındaki "Aydınlıkları" Nobelli yazarımız Orhan Pamuk'tan çok ilerdedir.

Bu çelişki, sanatçı-edebiyatçı olmakla "Aydın" olmak arasındaki farkta yatmaktadır:

Nobel almak çok ama çok zordur.

Her "Aydın" Nobel alamaz!

"Aydın" olmak çok daha kolaydır.

Ama her Nobel alan da her zaman "Aydın" olamaz!


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 15 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional