Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

AYDINLANMA

 

EMRE KONGAR

 

1 MAYIS'IN ASIL SORUNU: SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİ


 

Türkiye'de sorunların içleri boşaltılıyor...

Simgeler üzerinden yapılan tartışmalar sorunların ciddi bir biçimde ele alınmasını engelliyor...

Zaten yasakların amacı da bu!

* * *

Aslında 1 Mayısla ilgili bütün gereksiz yasakların ve tartışmaların gözlerden gizlediği başka bir ana sorun var:

Türkiye'de işçi sınıfının nesnel ve öznel gelişmesinin devlet tarafından bastırılmış olması.

* * *

Türkiye'de işçi sınıfının objektif ve sübjektif varlığı, nasıl baskı altına alınmıştır?

"İşçilerin" nesnel anlamda sayısal olarak gelişmesi hangi aşamalardan geçmiştir?

Türkiye'de işçilerin, örgütleri, sendikaları, hakları, "bilinçleri", yani işçilerin bir "sınıf" olarak davranmasına yol açacak öznel koşullar nasıl engellenmiştir?

* * *

İşçi sınıfı endüstri devriminin ürünüdür.

Aynen sermaye sınıfı gibi.

Endüstrileşme süreci sermaye sınıfını güçlendirmiş, sermaye sınıfının güçlenmesi ise, o zamanki emeğe dayalı teknolojinin zorunlu sonucu olarak diyalektik biçimde işçi sınıfının gelişmesine yol açmıştır.

* * *

Batı'da sermaye sınıfının, egemen toprak ağaları ve din adamları ile mücadelesi son derece kanlı bir iktidar savaşı biçiminde gerçekleşmiştir.

Tarihin karşı konulmaz diyalektiği ile iktidarı ele geçiren sermaye sınıfı, bir süre sonra bu gücünü, işçi sınıfı ile paylaşmak zorunda kalmıştır.

Bu paylaşma kavgası da çok kanlı geçmiş, tarih, isyanlara, devrimlere, savaşlara tanıklık etmiştir.

İşte çağımızın en yüce değerleri olarak kabul edilen, özgürlükler, insan hakları, demokrasi gibi kavramlar bu kanlı mücadelelerin bir sonucu olarak ortaya çıkmış ve kabul görmüştür.

Özet olarak söyleyecek olursak, temel insan hakları ve özgürlükleri ile demokrasi, ancak işçi sınıfının tarihteki mücadeleleri ile gerçekleşmiştir.

* * *

Endüstrileşme sürecini kaçırmış ve bu nedenle yok olmuş Osmanlı İmparatorluğu'nun enkazı üzerinde kurulan yeni Cumhuriyet, endüstrileşmesini devlet eliyle başlatmayı akıl etmiş, 1923-1945 arasındaki "kuruluş döneminde" gerçekleştirilen yatırımlarla, köylüler ve kullar, yavaş yavaş işçi ve vatandaş kimliği kazanmaya başlamışlardı.

Türkiye'nin talihsizliği, endüstrileşmesinin hızlandığı 1950-1960 yıllarının "Soğuk Savaş" dönemine rastlamış olmasıdır.

"Soğuk Savaşın" en önemli ilkesi olan "antikomünizm", Türkiye'de diyalektik olarak zorunlu bir biçimde büyüyen işçi sınıfının her türlü öznel gelişmesini engellemiş, sınıf bilincini bastırmıştır.

İşçiler, gerekli olan yasal haklara ve özgürlüklere ancak 1961 Anayasası ile kavuştular.

Ama "Soğuk Savaşın" kısıtlamaları ve sınırlamaları devam ettiği için bir türlü öznel olarak gelişemediler.

Zaten ardından 12 Mart ve 12 Eylül darbeleri işçilerin üzerine bir "balyoz gibi" indi.

Ve bugün biz hâlâ Taksim'de yapılan kutlamayı "30 yıldan beri gerçekleştirilen önemli bir kazanım olarak" görüyoruz.

Çünkü referansımız 1977'de devlet eliyle gerçekleştirilen katliam.

Türkiye'deki en basit demokratik gösteriyi bile bir "katliam" ile mukayese ederek bir kazanım biçiminde algılamamızı gerçekleştiren bir bilinci bize aşılayan devletimizi ve onun bugünkü temsilcisi AKP iktidarını kutluyorum!


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 22 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional