Kitaplar Sürekli Yazılar Kitap Söyleşileri |
AYDINLANMA
EMRE KONGAR
ÖLÜM LİSTESİNDE BİR NUMARA OLMAK Perşembe akşamı, NTV'deki "Haydi Gel Bizimle Ol" programına Hürriyet'in Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök konuk oldu. İktidar ile Doğan grubu çatışmasından eşi ve ailesi ile ilgili konulara kadar pek çok ilginç nokta konuşuldu. Özkök'ün, 12 Eylül askeri darbesi karşısındaki duygularını anlatırken dile getirdiği ve adımın da geçtiği bir anı beni geçmişe götürdü. Özkök, 12 Eylül'den birkaç sene önce, Hacettepe Üniversitesi'nin Beytepe yerleşkesindeki öğretim üyelerine gönderilen bir mektuptan ve bir ölüm listesinden söz etti. Ertuğrul'un anımsattığına göre bu ölüm listesinin birinci sırasında ben vardım. İkinci sırada bizim bölümdeki asistan arkadaşımız (şimdi profesör) Ercan Eyüboğlu yer alıyordu. Ertuğrul Özkök dördüncüydü. Mektuptan kısa bir süre sonra öldürülen sevgili arkadaşımız Bedrettin Cömert ise sekizinci sıradaydı. 70'li yılların sonlarında üniversite gençliği şiddete dayalı bir biçimde sol ve sağ ekseninde bölünmüştü. Ülkenin büyük kentlerinin mahalleleri ve üniversite yerleşkeleri bu gruplar arasında parsellenmişti. Zaman zaman bu grupların en gözü kara eylemcileri, bölünmüş olan mahalle ve yerleşke sınırlarını zorlayarak, karşı grubun denetiminde görülen alanlara ölümle sonuçlanan saldırılar düzenliyordu. Üniversiteler her saldırı ve ölüm olayından sonra tatil ediliyor, böylece saldıran grup aklı sıra "bir zafer!" elde etmiş oluyordu; çünkü karşı grubun denetimindeki bir fakültede derslere ara veriliyordu. Belli gruplar bazı fakültelerde egemendi. Örneğin Ankara'da Gazi Üniversitesi sağcıların, Siyasal Bilgiler Fakültesi ise solcuların denetimindeydi. Beytepe'de hiçbir grup egemenlik kuramamıştı. Bu nedenle de gruplar arasındaki egemenlik çatışması, dışardan saldırı olmadıkça eğitimi göreceli bir istikrarla devam ettirebilen bütün öteki fakültelerden daha sürekli ve daha şiddetli bir biçimde sürüyordu yerleşkede. İşte Ertuğrul'un sözünü ettiği mektup bu ortam içinde, Beytepe'yi denetime almak isteyen sağ grup tarafından yazılmış bir tehdit mektubuydu ve yerleşkeyi kontrol etmek için "artık Beytepe'den öğretim üyelerinin de tabutlarının çıkacağını" belirterek son buluyordu. Mustafa Balbay adına düzenlenen imza gününe katılan Mehmet Barlas o akşam "Yorum Farkı" programında bütün hayatının iktidarlar tarafından aydınlara yapılan baskılarla geçtiğini anlattı: Çocukken, babasını hapishanede ziyaret edermiş; büyüyünce de meslektaşlarını ziyaret etmeye başlamış. Ben de NTV'de Ertuğrul'u dinlerken, "Ölüm listesinin birinci sırasında yer almış bir aydın olarak" iktidarın baskılarına hem üzüldüm, hem güldüm, hem de bu baskıyı yapan politikacılara acıdım... Üzüldüm, çünkü bugünkü Türkiye, medyaya yapılan iktidar baskıları açısından ne yazık ki demokrasisini pek de geliştirmiş görünmüyordu. Güldüm, çünkü ölüm tehditleri alarak, hapislerde yatarak, işkenceler görerek ve en seçkin arkadaşlarını teröre kurban vererek yazıp çizmeye alışmış aydınları hangi baskı yıldırabilirdi ki... Acıdım bu baskıyı yapan politikacılara; çünkü tarihin akışına karşı kürek sallayacak kadar cahillerdi... |
Tweet |
Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.
Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta
Son güncelleme tarihi 30 Eylül 2024