Kitaplar Sürekli Yazılar Kitap Söyleşileri |
AYDINLANMA
EMRE KONGAR
UYGARLIĞIN GÜRÜLTÜSÜ Türkiye'den dinlendiğinde, uygarlığın(!) gürültüsü sadece Ortadoğu'dan, Kafkaslardan, Balkanlardan ve Orta Asya'dan gelen top-tüfek sesleri sanılır. Obama ile McCain arasındaki yarışın konjonktürel gümbürtüsü de da bu sesler bağlamında izlenir. Oysa uygarlığın(!) içinde kulakları tırmalayan başka gürültüler de var. Büyük kentlerde, sabaha karşı en sessiz saatlerde bile bir homurtu duyarsınız. Bu homurtu, o kentte yaşayanların bilinç altlarına, vücutlarının ve zihinlerinin tüm zerrelerine öylesine nüfuz etmiştir ki, bilinçli olarak odaklanmazlarsa, onu duymazlar bile. Ancak zaman zaman bu sesi bastıran canhıraş polis veya cankurtaran sirenleri bilinçlere yansır. Dünyanın en ünlü üniversitelerinden birinin egemen olduğu bir küçük Amerikan kenti... Kentin biraz dışında, en yüksek tepesinde yeşillikler arasında iki katlı evlerden oluşan bir site... Gündüzleri kuşların, geceleri ağustos böceklerinin sesleri egemen... Zannediyorsunuz! O sitedeki evlerin birinde yeni doğmuş bir bebek olduğu için, bütün gürültülere karşı son derece hassaslaşan kulaklara yansıyan sesler çok daha farklı. Salı günleri, farklı torbalara ve farklı bidonlara konmuş, değişik nitelikteki çöpler için değişik zamanlarda gelen ayrı çöp kamyonlarının inanılmaz gürültüsü. Çarşamba günleri, komşunun sürekli olarak tıkanan kanalizasyonunu açmak için haftada bir gelen vidanjörün kulakları sağır eden gürültüsü. Perşembe günleri, ağaçları budayanların kullandıkları elektrikli testerelerin insanın içini ezen uğultulu sesi. Cuma günleri traktörlerden beter ses çıkan çim biçme makinelerinin kulakları sağır eden gürültüsü. Cumartesi ve Pazar günleri, yakındaki havaalanından gelen ama evin içindeymiş gibi duyulan, küçük pır pır uçakların iniş ve kalkışlarında çıkardıkları motor sesleri. Pazartesi günleri, kaldırımların yanlarında biriken pislikleri temizleyen süpürgeli traktörün sinir eden sesi. Ayrıca garnitür olarak, haftanın sürprizleri arasında, çimenlerin üzerindeki yaprakları püskürten ve ne işe yaradığı bir türlü anlaşılmayan bir seyyar makinenin sesi. Tabii bu arada, radyosunu ve camlarını sonuna kadar açmış şoförlerin, çok kısa bir an da olsa, evin önünden geçerken duyulan ama insanı gece yarısı yatağından sıçratmaya yeterli olan müzik sesi. Serbest piyasa ekonomisinin beşiği olan toplumda, çıkmaza saplanan ekonomik sistemi kurtarmak için devletçe el konulan devasa finans kuruluşları... Batma tehlikesi yaşayan bir başka büyük finans şirketi ve yarattığı korku... Büyük otomobil üreticilerinin devletten istedikleri 5 milyar kredi... Ayrıca başkanlık seçimlerinin gürültüsü... Günlük yaşamın tüm seslerini bastırmış gibi. Yarışa önde başladığı söylenen, ama belki gerçekte hiç de öyle olmayan Obama'yı, rakibi McCain, bugünlerde yakalamış hatta birkaç puan da geçmiş görünüyor. Seçim sonuçları, uygarlığın(!) dünyadan duyulan gürültüsünü, top-tüfek seslerini azaltabilir mi acaba? Ya bu uygarlığın "dünyayı yöneten" sorumluları: Kulakları sağır eden kendi gürültülerinden dolayı, Türkiye'den gelen Ergenekon ve Deniz Feneri seslerini duyabiliyor ve marifetlerini görebiliyorlar mı acaba? Ama diyeceksiniz ki, Türkiye'nin çevresindeki top-tüfek seslerini duymayanlar, iftiraya, haksızlığa uğrayanların, tüyü bitmemiş yetimlerin seslerini nasıl duysunlar ki... |
Tweet |
Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.
Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta
Son güncelleme tarihi 11 Kasım 2024