Kitaplar Sürekli Yazılar Kitap Söyleşileri |
AYDINLANMA
EMRE KONGAR
AKP'NİN EN BÜYÜK HATASI: KORKU ÜRETMEK Sevgili okurlarım bilirsiniz, demokrasinin pek çok tanımı vardır... Ama hangi tanımı yaparsanız yapın, sonuç olarak demokrasi, insanların özgürlük içinde, kendi refahı için çalışacağı korkusuz bir ortamdır... Demokrasilerde iktidar olmanın yolu seçim kazanmaktan, iktidarda kalmanın koşulu da Anayasa'ya bağlı olmaktan geçer... İktidara gelmek, seçim kazanmak için umut yaratmak gerekir. İktidarda kalmak, yönetimi sürdürebilmek için de, Anayasa'ya bağlılık ve Hukuk Devleti'ne saygı esastır... Evrensel araştırmaların bulguları bize seçimleri kazanmakta en önemli ögenin umut üretmek olduğunu gösterir... Seçmenler iktidarı belirlemek için kendilerine en çok umut veren partiye oy atarlar... Seçilmiş olmak, bir iktidarın "demokratik" olması için gereklidir ama ne yazık ki yeterli değildir... Tarih boyunca seçimle diktatörlüklerini onaylatanlar, referandumlarla otoriter ya da totaliter bir rejim kuranlar çok görülmüştür... Bunlar yalnız içinde bulundukları toplumları baskıcı bir polis rejimi altında ezmekle yetinmemiş, çıkardıkları savaşlarla insanlığı da kana bulamışlardır... Tarihten alınan derslere göre böyle trajedileri önlemenin yolu, seçimle iktidara gelenlerin bütün söylem ve eylemlerinin her an denetlenmesidir. Çünkü bir toplumdaki en büyük güç iktidarın elindedir... Bu nedenle de Anayasa'yı değiştirme ve demokrasiyi tahrip etme tehlikesi iktidardan kaynaklanıyorsa, onu önlemek son derece zordur... İktidarın, bireysel temel hak ve özgürlükleri, en başta da muhalefet özgürlüğünü zedeleyici söylem ve eylemlerine karşı dikkatli olmak, demokrasiyi ve onu kuran, koruyan Anayasa'yı titizlikle savunmak bütün demokratik birey ve kurumların en başta gelen görevidir... Tarihte, umut ile birlikte, korku üreten propagandaların, kampanyaların da zaman zaman etkili olduğu görülmüştür... Örneğin bir dış tehdit olarak savaş, bir iç tehdit olarak bir ırk, bir mezhep, bir ideoloji, çoğunlukla kullanılan "korku ögeleri" arasında dikkati çeker... Hitler'in Yahudi düşmanlığı, Soğuk Savaş döneminde Batı Dünyası'nın antikomünizmi böyle örneklerdir... Ne yazık ki Türkiye'de de "Demokrasi" diye yutturulan, yalancı ve talancı, oligarşik "Çok Partili Düzen", yıllar boyu "komünizm" korkusu ile sakatlanmış uygulamalarla, rejimin ve özellikle de aydınlarımızın, canına okumuştur... AKP iktidara gelmeden önce de, iktidara gelir gelmez de, söylem ve eylemleriyle toplumun içine bir "Şeriat korkusu" salmıştır... Ne yazık ki altı yıllık iktidarı boyunca da, gerek söylemleri gerekse eylemleriyle bu korkuyu azaltan değil, arttıran bir çizgi izlemiştir... Bu korku toplumdaki en büyük gücü temsil eden iktidardan kaynaklandığı için, gerçek ve yakın bir tehdit niteliğindedir... Bu niteliğiyle, Soğuk Savaş dönemindeki soyut komünizm korkusundan ayrılmakta, sadece devlet yapısını ve kurumlarını değil, doğrudan vatandaşları da etkilemektedir... Son zamanlardaki soruşturmalar, davalar ve bu çerçevedeki uygulamalar da, Şeriat korkusuna ek olarak, bir başka yaşamsal korkuyu daha gündeme getirmiştir: Bireylerin temel hak özgürlüklerinin, haberleşmeleşme, muhalefet etme, örgütlenme ve kendilerini özgürce ifade etme haklarının zedelenmesi korkusu herkese hakim olmuştur... Böylece Şeriat korkusuna ek olarak ikinci bir yaşamsal korku daha topluma egemen olmuştur: Sabahın köründe evinden alınıp, götürülme korkusu... Demokrasilerde, iktidara gelmek için belki umut ile birlikte korku ögesi de zaman zaman işe yarayabilir... Hatta iktidarda bir süre kalmak için bile... Ama bizzat iktidardan kaynaklanan ve herkesi kapsayan korkularla bir demokratik rejimin uzun süre devam etmesi olanaklı değildir... Çünkü demokratik rejimin felsefesinde insanların "korkusuzca yaşamaları" ideali yatar... |
Tweet |
Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.
Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta
Son güncelleme tarihi 2 Aralık 2024