AYDINLANMA
EMRE KONGAR
NAZİ ÇILGINLIĞI TOPLUMA NASIL BENİMSETİLDİ
Sevgili okurlarım, her zaman ama özellikle bunalım dönemlerinde,
sıkıntılı günlerde tarih okumayı seviyorum.
İnsanlık nerelerden geçmiş, toplumlar hangi gelişme çizgilerini
izlemiş, bu gelişme ve değişmeler sırasında ne hatalar yapılmış,
bunların bedeli nasıl ödenmiş?
Tarihteki beş konuyu daima merak etmişimdir:
Yunan mitolojisi.
Fransız Devrimi.
Sovyet Devrimi.
Türk Devrimi.
Nazi çılgınlığı.
Toplumbilim öğrencisi olarak bu konuları okumaya, öğrenmeye, düşünmeye,
irdelemeye doyamadım.
Muhtemelen doyamadan da öleceğim.
Geçmişi irdelerken, şunlar gözlerimin önünden geçer:
Günlük itiş kakışların, küçük hesapların, bireysel iktidar
hesaplaşmalarının anlamsızlığı...
Aydınların ya da aydın geçinenlerin kimi zaman aymazlığı, kimi zaman da ihaneti...
Anlık zafer sevinçlerinin, ya da yenilgi hüzünlerinin geçiciliği...
Kahraman rolüne soyunmuş soytarılar, şaklabanlar ve sahtekarlar...
Toplumların zaman zaman nasıl çıldırdığı, zaman zaman da nasıl kahramanlaştığı...
Tarihin gerçek yargıç olduğu...
* * *
Aşağıdaki yazı, İnternet sitemdeki bir makalemin son bölümü.
Sizlerle paylaşmak istedim.
Tabii yazıyı, "Nazilerin Germen milliyetçiliği" yerine, "Köktenci Siyasal
İslam" veya "Yayılmacı Neocon Evangelizmi" terimlerini koyarak da okuyabilirsiniz.
(Ayraç içindeki sözcükleri sonradan ekledim.)
* * *
"...Burada tartışmak istediğim konu, siyasal manevralar ya da ince
hukuksal ve siyasal oyunlar değildir.
Üzerinde durmak istediğim nokta 'devleti ele geçirme mekanizmasının' yani
onlara (Nazilere) kamuoyu vicdanında ve siyasal-hukuksal ortamda tanınan
'meşruiyetin' temelleridir.
Nazilerin meşruiyetlerinin iki temeli olduğunu görüyoruz:
Bunlardan biri demokrasiyi sadece 'oy kullanmaya', yalnızca kaba
bir 'seçim mekanizmasına' indirgeyen bir uygulama, ikincisi de, (bir ideoloji
olarak) 'Germen ırkçılığıdır'.
Bir başka deyişle, Naziler, 'ideolojik meşruiyetlerini' Germen
ırkçılığından, 'yasal-hukuksal meşruiyetlerini de' 'seçim
mekanizmasından' almışlardır.
Sonuç olarak, Alman toplumunun 'iyi ve normal bir bireyi', devlet kavramı
ile Nazi iktidarını özdeşleştiren bir süreç sonunda devlet karşısında korumasız
ve yalnız bırakılmış, bu yalnızlaştırma sürecinin 'mekanizması' olarak 'seçim',
'ideolojisi' olarak da 'Germen ırkçılığı' kullanılmıştır.
Böylece 'meşrulaşan ve devletle özdeşleşen iktidar', bireyi, kendi cinayet
çarkının anlamsız ve karşı konulamaz bir parçası yapmıştır.
Nazilerin uyguladığı soykırımdan alınacak iki ders:
Bütün bu kuramsal çözümlemelerimiz gösteriyor ki, demokrasinin ayrılmaz
bir parçası olan 'seçim mekanizması' ve kimliğimizin önemli bir bölümünü
oluşturan 'milliyetçilik ideolojisi' (ya da 'dincilik ideolojisi') son derece
tehlikeli kavramlardır.
Demokrasinin öteki güvenceleri olmadan kullanılan bir seçim mekanizması
toplumları en kanlı cinayetlere sürükleyen katilleri, diktatörleri başa getirebilir.
Kimliğimizin bir parçasını oluşturan 'milliyetçilik duyguları' (ya da
'din duyguları') ise, kendimizden farklı olanları aşağı görmemize yol açtığında
bir 'soykırımın' gerekçesini ve ideolojik kılıfını oluşturabilir.
İşte Nazi Almanyası'ndaki normal ve iyi insanları da bir soykırım çarkının
dişlileri haline getiren ögeler 'seçime ve milliyetçiliğe' (ya da 'dinciliğe')
dayalı, 'meşru sanılan iktidarın devletle özdeşleşmesi' sürecidir.
İnsanlığın 'Yahudi soykırımından', bu inanılmaz vahşetten alacağı ders,
seçim süreçlerini demokrasinin öteki güvencelerinden ayırmamak, milliyetçilik
duygularını (ve din duygularını) ise, başka milletleri (insanları) aşağı görmek
olarak kullanmamaktır.
Ve tabii, hiç bir zaman bireyi iktidarın karşısında güvencesiz bırakmamak,
devlet-hükümet özdeşliğine izin vermemektir.
|