Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

AYDINLANMA

 

EMRE KONGAR

 

ANAYASA MAHKEMESİ: "TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN FELSEFESİ VARDIR"


 

Türkiye Cumhuriyeti'nin "demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti" olarak varlığı, içten ve dıştan sistemli bir saldırı altında:

İçte dinci politikacılar, dinci politikacılardan nasiplenen işadamları ve bir zamanlar güya solcu olduklarını iddia eden eski goşistler, anarşistler ve darbeciler, tarikatlar, cemaatler, feodal toprak ağaları, tarikatların ağına düşmüş olan gecekondulular, şeyhler, şıhlar, müritler, din tacirleri, etnik bölücüler, teröristler...

Dışta, Türkiye'yi kullanmak isteyen ABD, AB ve Türkiye'deki demokratik, laik düzeni kendileri için bir tehlike olarak gören teokratik, totaliter İslam Dünyası...

* * *

Sovyetler Birliği çöktükten ve Soğuk Savaş bittikten sonra başlayan Küreselleşme döneminde, Amerikan hegemonyası Doğu Avrupa'yı, Balkanları, Kafkasları ve Orta Doğu'yu "böl ve yönet" ilkesine uygun olarak yeniden biçimlendirme kararı aldı.

ABD'nin kuyruğundan giden AB de bu programa katıldı.

Türkiye'nin de bu programdan etkileneceği, pek çok yerde yayınlanan, Amerikan askeri-stratejik dergileri kaynaklı, bölünmüş Anadolu haritalarıyla ilan edildi.

* * *

Atatürkçüler ve laikler darbeci, ulusalcılar gerici ilan edildi.

Demokrasi sadece siyasal İslam'ın totaliter dünya görüşünün yayılmasının adı oldu.

Siyasal İslam'a karşı çıkan herkes anti-demokratik olarak damgalandı.

* * *

İşte iktidarın bütün Türkiye'yi dinlediği, sabahın köründe kapısı çalınanların gözaltına alındığı, emniyet güçlerinin dinlemesi ve izlemesindeki katillerin cinayetler işlediği. polis devleti bu ortamda yeşerdi.

Bu uygulamanın ardında "çoğulcu demokrasiyi" "çoğunluk diktatörlüğüne" dönüştüren siyasal İslamcı iktidar vardı tabii ki.

* * *

Türkiye'deki bu süreç İran'ı andırıyordu:

Önce komünistlerle dincilerin ittifakı ihtilal yapmış, düzene el koymuştu.

Dinciler, yüksek mahkemeleri ele geçirmişti.

Zamanı gelince Dinciler Komünistleri kesmişti.

En sonunda da referandum yapılarak (son derece demokratik(!) bir biçimde) İran İslam Cumhuriyeti ilan edilmişti.

* * *

Türkiye de, İran'ın yolunda ilerlediği bu dönüşümün tam ortasındayken, Cumhuriyet'in felsefesi olmadığı tezi ortaya atıldı.

Böylece, insanlığı dinin boyunduruğundan kurtaran tüm bir Aydınlanma felsefesi ile bilimselliğin önünü açan, ampirisizm ve deneyselciliği getiren Pozitivist felsefe yok sayıldı.

Oysa Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş süreci, kan ve gözyaşıyla yoğrulmuş insanlık tarihinin tüm birikimini özümlemiş ve bunu "laik ve demokratik devlet biçimi" olarak özetlemiş felsefi bir çözümü yansıtıyordu.

* * *

İşte Anayasa Mahkemesi'nin son kararı, Türkiye Cumhuriyeti'nin "Demokratik, laik bir sosyal hukuk devleti" olarak özetlenmiş bulunan kuruluş ve varoluş felsefesini bir kez daha onaylamıştır.

Anayasa Mahkemesine karşı gösterilen ölçüsüz ve sert tepkiler ise, insanlığın 20. Yüzyılda Almanya'da ve İran'da yaşanan trajedilerini anımsatmaktadır.

Anayasa Mahkemesi'nin son kararı, sadece Anayasa Hukuku-Siyaset ilişkilerini değil, Türkiye'nin kuruluş ve varoluş felsefesini de kapsayan bir karardır.


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 15 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional