Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

AYDINLANMA

 

EMRE KONGAR

 

MEYDANLAR VE PARTİLER:
SİYASETTE NORMALLEŞME Mİ

12 Eylül askeri darbesi Türkiye'de siyaseti alt üst etmişti.

Örneğin solu ve sol benzeri ya da sola yakın olan her türlü demokratlığı bütünüyle bastırmış ve bu tür birikimleri adeta toplumun belleğinden kazımak için her türlü önlemi almıştı.

Tabii kapatılan CHP'nin gücünden ve CHP yanlılarının tepkilerinden de korkulduğundan, Sosyal Demokrasi kavramı ve Sosyal Demokratlar tam bir baskı altına alınmıştı.

"Sosyal demokrat olmak komünist olmaktan daha kötüdür" gibi saçma sapan bir deyiş, resmi makamlar tarafından yaygın bir slogan haline getirilmişti.

* * *

Artık siyaset, tehlikeli bir uğraş, siyasal düşünce üretmek ise "ideolojik tehdit" nitelemesiyle daha da tehlikeli bir etkinlik olarak görülüyordu.

Sadece 12 Eylül yöneticilerinin izin verdiği düşünceler ve bu yöneticilerin desteklediği politikacılar toplumu yönlendiriyordu.

Erdal İnönü gibi demokratlığı her özelliğinin önünde gelen bir düşünce ve bilim insanı bile, darbecilerin oluşturduğu Milli Güvenlik Konseyi (MGK) tarafından seçimlerde veto edilerek, siyasetten yasaklanmıştı.

ABD ve MGK tarafından desteklenen Turgut Özal bir siyasal yıldız haline getirilmiş ve toplumu 12 Eylül'ün antikomünist-dinci-küreselleşmeci ideolojisine göre "dönüştürme" görevi ona verilmişti.

Onun etkisi dışında kalan sağ seçmenler bir emekli generale, sol seçmenler ise darbecilerin Başbakanlık Müsteşarlığını yapan bir bürokrata emanet edilmişti.

* * *

Üniversiteler, önce demokrat ve bilim üreten, bilime öncelik veren öğretim üyelerinden temizlenmiş ve sonra da dinci-mukaddesatçı yöneticilere ihale edilmişti.

Medya, Özal'ın eliyle yeni antikomünist-dinci- küreselleşmeci ideolojiye göre yeniden biçimlendiriliyordu.

* * *

Böyle bir ortam içinde, uygulanan politikalar karşı tepkileri doğurdukça ve zaman içinde yasaklar hafifledikçe solda ve sağda siyasal partiler açısından 12 Eylül modelini aşan değişiklikler gündeme geldi.

12 Eylül'ün kurdurduğu ve desteklediği partiler güçlerini yitirmeye, parti bağlamında solda ve sağda yeni örgütlenmeler ortaya çıkmaya başladı.

* * *

12 Eylül dönemi yasaklarının gevşemeye başlamasıyla solda ve sağda oluşan örgütlenmeler, her iki kampta da bir bölünmüşlüğü, bir dağınıklığı sergiliyordu.

Sağda yolsuzluk ve yağmacılık, solda ise hizipçilik ve dar kadroculuk egemen olmuştu.

Geniş halk kitleleri hâlâ siyasetten uzak duruyordu.

Özellikle de gençler ve kadınlar artık tümüyle siyaset dışı kalmışlardı.

* * *

İşte AKP iktidarı bu ortam içinde gelişti ve iktidara geldi:

Sol bastırılmıştı.

Sağ antikomünist-dinci-küreselleşmeci çizgide yeniden örgütlenmişti.

Orta sağ yolsuzluk ve yağmacılıkla çöktü.

Orta sol hizipçilik ve dar kadroculukla tıkandı.

Dinci politikacılar "söylem" değiştirdi; antikomünist-dinci-küreselleşmeci çizgideki "dincilik" yerine "küreselleşmeciliği" ön plana çıkardı. (Saadet Partisi ile AKP'nin farkı)

* * *

İktidar döneminde, AKP'nin esasta değişmediği, sadece "söylem" değiştirdiği, "dinciliğinin" artık tüm seçmenlerin yaşam biçimlerini tehdit eder bir düzeye eriştiği fark edildi.

AKP'nin dinci dayatmaları, geniş kitleleri 12 Eylül'den beri ilk kez meydanlara döktü.

Orta sağ ve orta soldaki partiler düzeyinde, yeniden birleşme, bütünleşme eğilimleri ve eylemleri ortaya çıktı.

Meydanlar ile siyasal partiler, aynı dalga boyunu yakalamış, Türkiye'de siyaset normalleşme yoluna girmiş görünüyor.

* * *

Dilerim siyasal liderler seçmeni düş kırıklığına uğratmaz.


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 22 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional