Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

AYDINLANMA

 

EMRE KONGAR

 

14 NİSAN MİTİNGİ:
DEMOKRASİ BİLİNCİ

Demokratik bir rejim nasıl kurulacak?

Kurulduktan sonra nasıl sürdürülecek?

"Eski rejim" kalıntıları nasıl demokratikleştirilecek?

Totaliter yönetim yanlısı ırkçılara yani faşistlere ve dincilere yani şeriatçılara, ya da kural tanımaz anarşistlere karşı nasıl korunacak?

* * *

Tabii bu aşamaların en zoru "kuruluş" aşamasıdır.

Demokratik olmayan bir rejimin üzerine demokratik bir rejim kurmak hiç de kolay bir iş değildir.

Çünkü demokrasi, toplumsal olarak bir sınıf, bireysel olarak da bir bilinç sorunudur.

Toplumsal olarak, demokrasinin kurulabilmesi için sermaye sınıfının ve onun zorunlu sonucu olan işçi sınıfının gelişmiş olması gerekir.

Bireysel olarak, toplumu oluşturan ve tabii yönetici kadroyu da belirleyecek olan bireylerin demokratik değerleri içselleştirmiş olmaları zorunludur.

Bireylerin, örneğin Türkiye Cumhuriyeti'nin Anayasası'nda yazılan "demokratik, laik, sosyal hukuk devleti" ilkelerini, sözde değil, özde benimsemiş olmaları gerekir.

Çağdaş sınıfların ve bireysel bilincin gelişmediği bir toplumda demokrasiyi kurmak olanaksız derecede zordur.

Nitekim, şimdilik tarihte bunun Türkiye Cumhuriyeti'nden başka örneği de yoktur.

* * *

Demokrasi için zorunlu olan gerek sınıfsal yapı, gerekse bireysel bilinç tarihsel aşama olarak, "din-tarım" toplumlarının evrimleşmesi ile ortaya çıkmıştır:

Aydınlanma, endüstrileşme, kentleşme ve sınıflaşma süreçleri bu evrimleşmenin yani demokratikleşmenin temelini oluşturur.

* * *

Gerek sınıfsal gerekse bireysel bilincin oluşmasının önündeki en önemli engel, din-tarım toplumu, yani köylülerin toprak ağalarına ve din adamlarına bağımlılığıdır:

Bu bağımlılık, cemaat yapısı ile bütünlemiş ve güçlenmiştir.

Bireyin cemaatine bağımlılığı, onun gerek sınıfsal gerekse bireysel bilincinin gelişmesini, dolayısıyla demokratikleşmesini engeller.

* * *

Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk Devrimlerinin dayandığı Aydınlanma ve endüstrileşme süreçlerini ve bu süreçlerin ürünü olan sınıfsal ve bireysel bilinci, topluma egemen olan cemaat yapısına karşın geliştirmeye dönük bir çaba çerçevesinde kurulmuştur.

Türkiye'deki demokrasi savaşımının temelinde de bu gerçek yatar:

Toplumbilimsel olarak esas savaşım, din-tarım toplumunun ürünü olan köylülüğün bağımlı olduğu cemaat yapısı ve bu yapının egemen ideolojisi olan cemaat bilinci ile, sınıfsal ve bireysel bilinç arasındadır.

* * *

1923-1945 arası sınıfsal ve bireysel bilinci gerçekleştirmeye yönelik politikalar yani toplumsal, ekonomik ve eğitimsel çabalar ön plandadır.

1946'dan günümüze kadar ise cemaat bilincini öne çıkaran politikalar topluma egemen olmuştur.

Tabii 1946'dan günümüze kadar sürdürülen bütün bu politikalara karşın, dünya konjonktürü çerçevesinde ve ülkedeki ekonomik gelişmeler sonunda ister istemez (zayıf ve yetersiz de olsa) ortaya çıkan ve 1923-1945 döneminin sonuçları ile bütünleşen Aydınlanma ve endüstrileşme süreçleri, toplumu etkilemiş ve demokrasi anlayışının (eksik ve zayıf da olsa) bugünkü temellerini oluşturmuştur.

14 Nisan'da Ankara'daki mitingde şahlanan bilinci bu çerçevede değerlendirmek gerekir:

Bu miting, önce hükümete egemen olan ve şimdi de Çankaya üzerinden devleti ele geçirmeye hazırlanan cemaat bilincinin karşısındaki demokratik bilincin oluşturduğu tepkidir.


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 22 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional