Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

AYDINLANMA

 

EMRE KONGAR

 

BÜYÜK TEHLİKE: KÜLTÜREL BÖLÜNME

Türkiye, herkesin gözü önünde çatır çatır ikiye bölünüyor:

Bir yanda, evrensel, laik ve demokratik kültüre göre yetişen, ona göre yaşan çağdaş bir kitle.

Öte yanda Ortadoğu'nun Orta Çağ aşamasında duraklatılmış Arap kültürünün yansıttığı biçimdeki İslam anlayışına göre yetiştirilen ve ona göre yaşayan bir kitle.

Bu bölünme, İran'da kanlı bir hesaplaşmayla bitti.

Şimdi Türkiye'de herkes "Ne olacak? Acaba toplum olarak 'geri dönüşü olmayan noktayı' geçtik mi" diye soruyor.

Hiç kuşkunuz olmasın, eğitim sürecimiz ve eğitim üzerindeki hem merkezi hükümetin hem de yerel yönetimlerin siyasal-dinci etkisi böyle sürerse, "geri dönüşü olmayan nokta" çok kısa bir süre sonra aşılacak.

* * *

Çağdaş kültüre göre yetişen, bu kültüre göre yaşayan kitle ile dinci kültürle yetiştirilen, bu kültüre göre yaşayan kitle arasındaki iletişim ve etkileşim her geçen gün zayıflıyor, artık kopma noktasına geldi.

1946'da tohumları atılan süreçlerle başlayan bu iki "farklı kaynaktan" üretim sonunda ortaya çıkan kitlelerin arasındaki iletişim ve etkileşim günümüzde sadece zayıflamakla da kalmadı, kitleler arasındaki fark, politikacılar tarafından "siyasal kırılma" ekseni yapılalı beri, neredeyse düşmanca titreşimler kazandı.

Her iki kitle de "ötekini" kendi yaşam biçimine karşı bir tehdit olarak görüyor:

Böylece Türkiye, tarihinin (hemen hemen etnik bölünmeyle aynı düzeyde olan) en tehlikeli tehdidini, bir "kültürel bölünme" tehlikesini yaşıyor.

* * *

İnanca dayalı kültür, ürettiği kitlede, "başı açık kadınların-kızların günahkar olduğu" anlayışı üzerine kurulu bir davranış biçimini, "türban", "haşema", "tesettür", "haremlik-selamlık" uygulamaları gibi simgelerle, yeme içme kültürü, giyim kuşam kültürü gibi, günlük yaşamın en belirgin alanlarına taşıyor ve iki kitle arasındaki bir çatışmayı hem görünür, hem de kaçınılmaz hale getiriyor.

* * *

Her ülke kendi vatandaşını üretir:

Dil, din, tarih, coğrafya, siyaset, hukuk, örgün ve yaygın eğitim yoluyla, bireyleri biçimlendirir.

Bütün bu alanlardaki bilgiler, bir ortak davranış biçimini, bir "ortak yaşam kültürünü" oluşturur.

* * *

Türkiye'de tahrip edilen işte bu "ortak yaşam kültürü"dür.

Yeme içmeden, giyim kuşama, eğlence ve dinlenceden ibadete, yaşamın her alanında birbirini tehdit olarak algılayan bu iki farklı kitle arasındaki çatışmayı, eğitim yoluyla yaratmayı ve siyaset yoluyla güçlendirmeyi başardık.

Şimdi acaba sıra, kan ve gözyaşından başka bir şey üretmeyecek olan bir "hesaplaşmaya" mı geldi?

1990'dan sonra öldürülen, çağdaş, laik ve demokratik toplumun sözcülüğünü yapan aydınlar, son günlerde Cumhuriyet Gazetesi'ne ve Danıştay'a yapılan saldırılar, Meclis Başkanı'nın ve Başbakan'ın doğrudan laikliği ve demokrasiyi hedef alan açıklamaları ve "Değişmedim" mesajları, bu "hesaplaşmanın" habercileri mi?

* * *

Herkes, özellikle de politikacılar bir an önce aklını başına toplamalı, bu çılgınca kamplaşmaya ve bölünmeye "Dur" demeli.

Yoksa yarın çok geç olabilir!

Dış konjonktür tarafından da pompalanan bu kamplaşma ve bölünmeye dayalı bir hesaplaşma Türkiye'ye felaketten başka ne getirebilir?


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 22 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional