Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

AYDINLANMA

 

EMRE KONGAR

 

ERDAL İNÖNÜ HAKLIYDI

Adına ister "Kürt Sorunu", ister "Güneydoğu Sorunu", ister "Ayrılıkçı Etnik Sorun" deyin, isterseniz sadece "PKK Terörü Sorunu"na indirgeyin, önümüzde, tarihten gelen, başta emperyalist güçler olmak kaydıyla, komşularımızın ve uluslararası camianın gırtlağına kadar içine girmiş olduğu son derece önemli bir sorun bulunduğu açık.

Bu sorunun tarafları arasında pek çok dış güç ve hatta bütün uluslararası camia olsa da, çözümün "ulusal irademizden" geçeceği açık. Peki "ulusal irademiz" nerede tecelli ediyor?

Mecliste.

O halde sorunla ilgili iç güçlerin ve tabii bunlar arasında yer alan Kürt kökenli vatandaşlarımızın da Meclis'te yer alması gerekmez mi?

Gerekir.

Meclis'te Kürt kökenli milletvekillerimiz yok mu?

Var.

Bunlar sorun hakkında, Kürt kökenli vatandaşlarımızın sahip olduğu tüm görüşleri Meclis'te yansıtıyorlar mı?

İşte orası kuşkulu.

Çünkü Kürt kökenli vatandaşlarımız, hem içte hem de dışta parçalı bir yapı sergiliyor, iç ve dış pek çok farklı örgüt çerçevesinde bölünmüş görünüyor.

Bu örgütlenmelerin en önde gelenleri arasında dıştan da destek alan, terör örgütü PKK var.

Bir de etnik Kürtçülük üzerine örgütlenmiş görünen, bu nedenle de Anayasa'ya aykırı bulunduğu için kapatılıp sürekli yeni isimler alarak siyaset sahnesine çıkan bir siyasal parti:

DEP, HEP, HADEP, DTP; gibi isimler alan bu partinin PKK ile ilişkileri, PKK ile bütünleşmiş olup olmadığı hep bir tartışma konusu.

* * *

İşte Erdal İnönü'ye yöneltilen eleştiriler tam bu noktadan kaynaklanıyor:

1989 yılında Paris'te yapılan Kürt Konferansı'na SHP'nin katılmama kararına karşın iştirak eden, bu nedenle partiden ihraç edilen ve HEP adlı partiyi kuran Kürt kökenli milletvekilleri, 1991 genel seçimlerine yine SHP'den katılmak istediler ve İnönü'ye kendi partilerinden ayrılarak yeniden SHP'li olmayı arzuladıklarını, HEP'in kapatılmasını önereceklerini belirttiler.

Samimiyetlerine inanan İnönü, bunlardan 22 kişiyi Meclis'e taşıdı, çünkü anılarında da açıkça belirttiği gibi, "Kürt kökenli milletvekillerinin ayrı bir partide değil de SHP'de bulunmalarının sorunların çözümüne yardımcı olacağını" düşünüyordu.

Ben de bu konuda aynen İnönü gibi düşünüyorum.

* * *

Ana ne yazık ki bu 22 milletvekili Meclis'te "milletin vekili gibi" değil, ayrılıkçı bir biçimde davrandı, SHP'den istifa edip DEP'i kurdu ve sonunda bir bölümünün dokunulmazlıkları kaldırılıp tevkif edildi; İnönü'ye verdikleri sözü tutmamışlardı, bu nedenle de deneme, başarısızlıkla sonuçlanmıştı.

Ama bunun sorumlusu İnönü değil, sözlerini tutmayanlardı.

Böylece en azından "neyin olamayacağı" görüldü.

* * *

İnönü, bugünlerde Türkiye'ye dayatılmaya çalışılan, "masaya oturma" gibi yöntemlerin, çözüm üretilmesinde kullanılmasına ortak zemin ve olanak hazırlayabilecek bir yaklaşımı, bundan 15 yıl önce, büyük bir yumuşaklık ve gerçekçilikle denemiş, ama karşı tarafın yanlışları yüzünden başarısız kalmıştı.

"Kürt Sorunu" dediği soruna çözüm arayan Başbakan'ın, İnönü'yü ve SHP'yi, yukarda anlattığım çabasından dolayı kınayacağına, oluşturacağı politikada onu örnek göstermesi, onun deneyimlerinin olumlu ve olumsuz sonuçlarından yararlanması gerekir.

Başbakan'ın politikalarını eleştiren ve onun İnönü ve SHP'ye yönelttiği suçlamaları, "Ben o dönemde sorumlu değildim" gerekçesiyle savuşturmaya çalışan Deniz Baykal'ın da, "reddi mirasta" bulunacağına, o deneyimden öğrendiklerini gündeme taşıması doğru olur.

İnönü'nün girişimi, haklıların, haklı da olsa tek taraflı çabaların her zaman başarılı olamayacaklarını gösteriyor.

Eleştirileceğine, yararlanılmalı.

* * *

Ulusal bir soruna çözüm bulma çabaları particilik ve hizipçilik anlayışına kurban ediliyor.

Ne kadar yazık!


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 25 Mart 2024

Valid HTML 4.01 Transitional