Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

AYDINLANMA

 

EMRE KONGAR

 

AKP-TÜSİAD GERGİNLİĞİ

AKP, TÜSİAD'ın temsil ettiği sermaye sınıfının kucağında büyüdü ve gelişti.

Sadece, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a, şeriat propagandası yapan bir şiiri okuduğu için hapse girdiğinde TÜSİAD tarafından verilen destekten söz etmiyorum.

Çok daha temelde, Türkiye'deki sermaye sınıfının, içinde radikal dinci eğilimleri de barındıran sağ iktidarlara sürekli olarak verdiği genel desteği kastediyorum.

* * *

Aslında Türkiye'deki sermaye sınıfı, Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet'in uyguladığı Devletçilik politikasının ürünüdür.

Genç Cumhuriyet, tek parti yönetimi zamanında bir yandan, "ulusal sermayeyi" geliştirmek için yaptığı "millileştirmelerle" öte yandan "devletçilik" politikasıyla, Türkiye'deki özel girişimciliğin alt yapısını hazırlamış, önünü açmış, onu desteklemiş ve geliştirmiştir.

Tek parti dönemi, Vehbi Koç'a verdiği destekle, bugünkü Koç Topluluğu'nun temelini atmıştır.

Vehbi Koç, varlığını Türkiye Cumhuriyeti'ne borçlu olduğunun bilinciyle, bu gerçeği çeşitli biçimlerde açıkça belirtmeye özel bir özen göstermiştir.

Daha sonra 1945'ten itibaren, Türkiye'de "demokrasi" sanılan "çok partili düzene" geçilince de sürdürülen "korumacı" ekonomik politika, ulusal sermaye sınıfının gelişmesinde belirleyici bir rol oynamıştır.

Dışta Sovyetler'e karşı verilen "Soğuk Savaş" koşullarının, içte hâlâ egemenliğini sürdüren feodal düzenin özellikleri olan dinci-gelenekçi köylü oylarının desteğiyle iktidarlarını sürdüren sağ partiler döneminde, özel girişimcilik görünüşte desteklenirken, (asıl amaç, kendi partilerini destekleyen özel sermaye yaratmaktı) eğitimde, kültürde, adalette, Cumhuriyet'in bütün kazanımlarından geriye gidişler yaşanmıştır.

İşte görünüşte "özel girişimci" olan (örneğin DP döneminde sabit sermaye yatırımları içinde kamunun payı yine öndeydi) sağ iktidarlara destek veren sermaye, ister istemez Cumhuriyet'in kazanımlarından geriye doğru yol alan dincilerin siyasal etkinliğini de sağladı.

Sonuç olarak, özellikle uygulanan eğitim politikaları sonunda, Menderes Demirel'i, Demirel Özal'ı, Özal da Erdoğan'ı üretti. (Erdoğan'nın gelecekte ne tür bir iktidar üreteceğini düşünmek bile istemiyorum.)

* * *

1945'ten beri Türkiye'yi pençesine alan "geriye gidiş", 2000'li yıllarda artık, toplumun yaşam ve kültür eksenini laik ve demokratik çizgilerden, dinci çizgilere doğru kaydıracak bir güce erişmiş görünüyor.

İktidar, eğitimi, adaleti, sermayeyi, yani günlük yaşam kültürünün temel belirleyicilerini kendi bildiği yönde değiştiriyor.

Eğitim ve adalette yapılanlara bir avuç aydından başka karşı çıkan yok.

Ama sermaye öyle değil.

Eğitim ve adalet mekanizmalarındaki uzun dönemli sonuçlarla ilgilenmeyenler, sermayeye ilişkin düzenlemelerde somut yaptırımlarla karşı karşıyalar:

İktidarın sermayeye müdahalesi, özel girişimciliğin temeli olan rekabet eşitliğini bozuyor; bu müdahale ve düzenleme süreci bu ivme ile devam ederse, Erdoğan'ın halefleri döneminde Koç da Sabancı da, Eczacıbaşı da bugünlerini çok ararlar.

TÜSİAD yöneticilerinin, yani Türkiye'deki sermayenin en gelişmiş kesimini temsil edenlerin bu yazdığım gerçekleri fark ettiklerini sanmıyorum; hatta bir bölümü bu kaygıları "fazla abartılmış komplo teorileri" bağlamında bile görebilir.

Bu nedenle TÜSİAD'ın, Mustafa Koç ve Ömer Sabancı aracılığıyla dile getirdiği eleştiriler, Başbakan Erdoğan'a, sadece masum bir "Oyunu demokratik rejimin kurallarına göre oyna!" uyarısı olarak algılanabilir.

Bu nedenle de, DİSK'ten bütün öteki sivil toplum örgütlerine ve köşe yazarlarına kadar herkesin desteğini almıştır.


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 15 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional